VASİYETNAME ve MİRASÇILIK BELGESİ
Vasiyetname, mirasbırakanın ölümünden sonra sonuç doğurması amacıyla tek taraflı irade beyanında bulunduğu bir ölüme bağlı tasarruftur. Türk Medeni Kanunu’nun 514. Maddesine göre ‘Mirasbırakan, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabilir. Mirasbırakanın üzerinde tasarruf etmediği kısım yasal mirasçılarına kalır’. Vasiyetname ile malvarlığına ilişkin tasarruflarda bulunulabileceği gibi mirasbırakan, kendisinin ölümünden sonra mirasçılarının yapmasını veya devam ettirmesini istediği hususları da belirtebilir.
Vasiyet, resmî şekilde veya mirasbırakanın el yazısı ile ya da sözlü olarak yapılabilir. Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip ve on beş yaşını doldurmuş olmak gerekir. Vasiyetname yapmanın sebep ve sonuçlarını anlayabilecek durumda olan kişi, ayırt etme gücüne sahip sayılır. Ayırt etme gücünün, vasiyetnamenin yapıldığı sırada bulunması gerekir, öncesinde veya sonrasında bulunup bulunmaması önem arz etmemektedir. Bununla birlikte vasiyetnamenin yapıldığı sırada ayırt etme gücünün bulunmaması halinde daha sonradan ayırt etme gücünün kazanılması, vasiyetnameyi geçerli kılmaz. Söz konusu vasiyetnamenin hüküm doğurması için ayırt etme gücü kazanıldıktan sonra tekrar yapılması gerekmektedir. Vasiyetname yapmak için reşit olma şartı aranmamış, on beş yaşında olmak yeterli kabul edilmiştir. Bunun nedeni, vasiyetname yapmanın kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olması ve ölüme kadar her zaman geri alınabilecek olmasıdır.
Vasiyetname Türleri
- Resmi Vasiyetname: Resmî vasiyetname, iki tanığın katılmasıyla resmî memur tarafından düzenlenir. Resmî memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir. Kanun’un 536. Maddesinde, resmi vasiyetnamenin yapılmasına yetkili memur ve tanık olarak katılamayacak kişiler düzenlenmiştir. Bun göre;
“Fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklılar, okur yazar olmayanlar, mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri, resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine memur veya tanık olarak katılamazlar.
Resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz.”
Vasiyetnamenin yapılması esnasında bu maddeye aykırı şekilde resmi memur veya tanık olarak katılım olması halinde yaptırım, iptal edilebilirliktir. Maddede evlatlığa ilişkin bir bilgi yer almamasına rağmen, evlatlık ve evlat edinenin de resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine katılması yasak kabul edilmektedir. Dolayısıyla evlatlığın eşinin de evlat edinenin vasiyetnamesinin düzenlenmesine katılmaması gerekmektedir. Eşler, evlilik birliği devam ettiği sürece birbirlerinin yaptıkları vasiyetnamelerin düzenlenmesine katılamazlar. Boşanma veya evliliğin iptali ile evliliğin sona ermesi halinde bu yasak da ortadan kalkmaktadır.
Maddede belirtilen yasaklar dar yorumlanmalıdır. Bu kapsamda mirasbırakan ya da resmi memur ile hizmet ilişkisi içinde bulunanlarla, mirasbırakanın nişanlısının, resmi vasiyetnamenin yapılmasına katılmalarına bir engel bulunmamaktadır.
Resmi vasiyetnamenin iki şekilde düzenlenmesi mümkündür. Bunlar, okunarak ve imzalanarak düzenlenen resmi vasiyetname ile okumadan ve imzalamadan düzenlenen resmi vasiyetnamedir. Herhangi bir sebeple okuyamayan veya yazamayan bir kimsenin Kanun’un 535. Maddesinde öngörülen şekilde vasiyetname yapması mecburidir. Bu maddeye göre mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz veya imzalayamazsa, memur vasiyetnameyi iki tanığın önünde ona okur ve bunun üzerine mirasbırakan vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder. Bu durumda tanıklar, hem mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını ve onu tasarrufa ehil gördüklerini; hem vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu ve onun vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini vasiyetnameye yazarak veya yazdırarak altını imzalarlar. Okuma yazma bilenler ise seçim yapmakta serbesttirler. Bununla birlikte karma türde vasiyetname düzenlemek de mümkündür. Örneğin okunmadan ama imzalayarak resmi vasiyetname düzenlenebilir.
Görme engelliler, m.535’e göre okumadan ve imzalamadan resmi vasiyetname düzenleyebilirler. Ancak sağır ve dilsizlerin hiçbir şekilde resmi vasiyetname düzenleyemeyecekleri kabul edilmektedir. Türkçe bilmeyen bir vasiyetçinin, vasiyetnamenin son arzularına uygun olduğunu tanıklara ne şekilde ifade edeceği konusunda Yargıtay’ın kabulü, vasiyetçinin kendi dilinde yaptığı beyanın tanıklara Türkçe olarak tercüme edilmesi ve tanıkların, beyanı nasıl öğrendiklerinin şerhte yer almasıdır.
- El Yazılı Vasiyetname: Kanun’un 538. Maddesine göre ‘El yazılı vasiyetnamenin yapıldığı yıl, ay ve gün gösterilerek başından sonuna kadar mirasbırakanın el yazısıyla yazılmış ve imzalanmış olması zorunludur. El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hâkimine veya yetkili memura bırakılabilir.’
El yazılı vasiyetname, yapılması kolay ve masrafsızdır. Ancak bazı sakıncaları da bulunmaktadır. Yok olma tehlikesi, kolayca tahrif edilebilmesi, vasiyetçinin kolayca etki altında kalabilmesi, açıkça anlaşılabilir olmayabilişi el yazılı vasiyetnamenin olumsuz yönlerine örnek gösterilebilir.
El yazılı vasiyetnamenin tamamının, vasiyetçinin el yazısıyla yazılmış olması gerekmektedir. Üçüncü bir kişi tarafından yazılması veya bilgisayar gibi mekanik bir cihazla yazılması halinde vasiyetnamenin tamamı geçersiz kabul edilmektedir. Çünkü m.557/4’e göre şekil şartına aykırılık, iptal sebebidir. Bununla birlikte şekil şartlarına uygun olarak tamamlanan el yazılı vasiyetnameye daha sonradan üçüncü kişilerin yaptığı ya da mekanik araçlarla yapılan ilaveler, vasiyetnamenin tamamını geçersiz hale getirmemekte, yalnızca ilaveler geçersiz kabul edilmektedir.
Düzenleme tarihinin muhakkak gün, ay, yıl şeklinde olması aranmamaktadır. Ne zaman yazıldığının net bir şekilde anlaşılıyor olması halinde vasiyetnamede yer alan tarih bilgisi yeterlidir. Örneğin ‘oğlumun 20. yaş günü’ gibi bir ifadeden gün, ay, yıl olarak tarih net bir şekilde anlaşılmakta ve vasiyetname geçerli kabul edilmektedir. Önemli olan, vasiyetnamenin yazıldığı tarihin şüpheye yer bırakmayacak şekilde tespit edilebilmesidir. Vasiyetnamede birden fazla tarihin bulunması halinde, birden fazla günde yazıldığı anlaşılmakta geçerliliğine bir etkisi bulunmamaktadır. Tarihin tamamının vasiyetçinin el yazısı ile yazılmış olması geçerlilik şartıdır. Başka bir kimse tarafından veya mekanik araçlarla yazılmış olması vasiyetnameyi iptal edilebilir hale getirmektedir. Bir el yazılı vasiyetnamede hiç tarih bulunmaması da vasiyetnamenin iptali sebebidir.
İmzanın, vasiyetçinin kimliğini kesin olarak anlaşılabilir kılması gereklidir. Bunu sağladığı takdirde imzanın ne şekilde atıldığı önem arz etmemektedir. Örneğin ‘annen’, ‘baban’ gibi bir ifadeyle imzalanmış olması geçerli kabul edilir. Kural olarak imza, vasiyetnamenin en sonunda yer alır.
El yazılı vasiyetnamenin saklanmak üzere, notere, sulh hukuk mahkemesi hakimine veya yetkili bir memura bırakılması vasiyetçinin inisiyatifindedir, zorunlu değildir.
El vasiyetnamede daha sonra yapılan değişiklikler bakımından; silinen ve çizilen yerler hükümsüz halde gelir, diğer kısımlar ise geçerliliğini korur. Ancak kalan kısım, çizilen veya silinen yerler olmadan bir anlam ifade etmiyorsa vasiyetnamenin tamamı geçersiz sayılır.
- Sözlü Vasiyetname: İstisnai bir ölüme bağlı tasarruf şekli olup, Kanun’un 539. Maddesinde düzenlenmektedir. İlgili madde şöyledir:
Madde 539: “Mirasbırakan; yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, savaş gibi olağanüstü durumlar yüzünden resmî veya el yazılı vasiyetname yapamıyorsa, sözlü vasiyet yoluna başvurabilir.
Bunun için mirasbırakan, son arzularını iki tanığa anlatır ve onlara bu beyanına uygun bir vasiyetname yazmaları veya yazdırmaları görevini yükler.
Resmî vasiyetname düzenlenmesinde okur yazar olma koşulu dışında, tanıklara ilişkin yasaklar, sözlü vasiyetteki tanıklar için de geçerlidir.”
Bu maddeye göre sözlü vasiyetname yapılabilmesi için; olağanüstü bir halin olması ve bu hal sebebiyle diğer vasiyetname yapma şekillerinden birine başvurma imkanının bulunmaması gerekmektedir.
Yakın ölüm tehlikesinin tespiti bakımından, hem objektif hem sübjektif ölçütler esas alınarak sözlü vasiyetnamenin yapıldığı ana ilişkin tespit yapılır.
Sözlü vasiyetnamenin, iki tanığa aynı anda yapılması gerekmektedir. Tanıkların vasiyetçiyi görmeleri şart olmayı, sesinden kimliğini tespit edebiliyor olmaları yeterlidir. Tanıkların mahkemeye de birlikte gitmeleri gerekmektedir. Tanıklardan birinin, vasiyetçinin arzularını, beyanın yapıldığı yeri ve tarihi yazıp imzalaması ve diğer tanığa da imzalatması, bu belgeyi birlikte mahkemeye teslim etmeleri gerekmektedir. Sözlü vasiyetnamenin tevdi edileceği mahkeme, vasiyetçinin son yerleşim yeri sulh hukuk veya asliye hukuk mahkemesidir. Tanıkların belgeyi noter veya savcılığa vermeleri geçersizdir. Tanıkların belgeyi ‘vakit geçirmeksizin’ tevdi etmeleri gerekir ancak gecikmeleri halinde de eksikliğe rağmen mahkeme, kabul etmektedir. Tanıklar mahkemeye yazılı metin sunmaksızın, vasiyetçinin son arzularını sözlü olarak da hakime aktarabilirler. Bu durumda hakim önünde bir tutanak düzenlenir ve bu tutanak tanıklar tarafından imzalanır.
Sözlü vasiyetnameyi yapan kişi askerlik hizmetinde bulunuyorsa, teğmen ya da yüksek rütbeli bir subay, ülke dışında seyreden bir ulaşım aracında bulunuyorsa, aracın sorumu yöneticisi, tedavi için sağlık kurumlarında bulunuyorsa o kurumun en yetkili yöneticisi hakimin yerine geçer, sözlü vasiyetname bu kişilere tevdi edilir.
Sözlü vasiyetname, olağan vasiyetname yapmaya engel durumun ortadan kalkması ve olağan vasiyetname yapma imkanı doğduğundan itibaren bir ay geçerliliğini korur. Bu süre sonunda vasiyetçi vasiyetnamesini geri almasa bile, kanun gereği vasiyetname hükümsüz hale gelir.
Mirasçılık (Veraset) Belgesi: Kanun’un 598. Maddesine göre, yasal mirasçılar, mirasçı atananlar ve vasiyet alacaklıları bu sıfatlarını gösteren bir belge ibraz ederek veraset ilamı talep edebilirler. İlgili madde şöyledir:
Madde 598: “Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir.
Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe, lehine tasarrufta bulunulan kimseye, sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilir.
Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir.
Ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır.”
Veraset belgeleri, mirasçıların tereke malları üzerinde hak iddia etmelerini kolaylaştırmaktadır. Ayrıca onların mirasçılık sıfatına itiraz edecek olan kişilere de bir uyarı mahiyetindedir. Yasal mirasçıların talebi üzerine mahkeme, mirasbırakanın nüfus kayıtlarının bulunduğu nüfus idaresine yazı göndererek kayıtlarda mirasçısı görünen yakınlarının adlarını ve yakınlık bilgilerini ister, gelen bilgilere göre tespit ettiği mirasçıları miras payları ile birlikte gösteren bir ilamı müracaat edene verir. Mirasçı atanan veya vasiyetnamede buluna kişinin mirasçılık belgesi talep etmesi halinde diğer mirasçılara ve vasiyet alacaklılarına bildirilir ve bildirimden itibaren bir ay içinde itiraz edilmemesi halinde bu kişilere mirasçılık belgesi verilir.
Mirasçılık belgesi, mirasın açıldığı sulh hukuk mahkemesinden veya noterden talep edilebilir. Noterden talep edilmesi halinde noter, gerekli araştırmayı elektronik ortamda yapabilir, yeterli bilgiye ulaşamazsa nüfus müdürlüğünden yazıyla talep edebilir.
Mirasçılık belgesi, aksi ispat edilebilir bir delil niteliğindedir. Bu nedenle, bir aylık süre geçtikten sonra dahi, bu belgenin alınmasına veya alındıktan sonra geçerliliğine itiraz edilebilir. Ancak sürenin geçmesinden sonra itirazda bulunanın, belge sahibinin mirasçı olmadığını ispat etmesi gerekmektedir. Bir aylık sürede itiraz edilmesi halinde ise ispat yükü, mirasçı olduğunu iddia eden kişinin üzerindedir.
Uygulamada bazı hallerde mirasçılık belgesinin ibrazı aranmaktadır. Örneğin terekedeki bir taşınmazın mirasçı adına tescili için sicil memuru, mirasçılık belgesi olmaksızın bu işlemi gerçekleştiremeyecektir. Sosyal güvenlik kurumlarına mirasçılık belgesi sunmadan dul ve yetim maaşının bağlanması da mümkün olmamaktadır.
Geçersiz bir mirasçılık belgesine güvenerek işlem yapan üçüncü kişinin iyiniyeti korunmaz ancak geçersiz mirasçılık belgesiyle tapuda taşınmazı adına tescil ettiren kişiden iyiniyetle taşınmazı iktisap eden üçüncü kişinin kazanımı, m.1023 çerçevesinde korunur.
Yargıtay Kararları
“Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazlarda tapu kayıt maliki Hayriye Coşkun mirasçılarından davacı … ile davalılar … ve … yargılama sırasında vefat etmiştir. Yargılama sırasında anılan mirasçıların mirasçılık belgeleri ilgilisinden temin edilerek mirasçıları yargılamaya dahil edilmemiştir.
Ayrıca dava konusu 115574 ada 75 parsel (eski 71 parsel) sayılı taşınmazın tapu kayıt maliklerinden Mustafa oğlu Muhittin Atak davaya dahil edilmeden karar verilmiştir. Adı geçen paydaş sağ ise kendisinin, ölü ise ilgilisinden mirasçılık belgesi temin edilmeli, mirasçıları davaya usulüne uygun dahil edilerek karar verilmelidir.
Bu durumda mahkemece güncel tapu kaydı ve mirasçılık belgeleri getirtilerek, gerekirse aralıklarla sorulmak suretiyle tüm paydaşların davaya dahil edilmesi ve HMK’nın 27. maddesi uyarınca taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan, hukuki dinlenilme hakkı ihlal edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılardan … ve …’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 29.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.” (Yargıtay7. Hukuk Dairesi 2021/6973 E., 2021/3298 K.9)
“Ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye, eylem ve işleme göre değişmesi nedeniyle bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK’nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
6.6. Bir kısım davalılar tarafından 17.02.2017 tarihli 10 No’lu celsede, murisleri …’ın sözleşme imzalandığı sırada akıl sağlığının yerinde olmadığı ve alzheimer hastası olduğu ileri sürülmüştür. Ne var ki, mahkemece davalıların ileri sürdüğü ehliyetsizlik iddiası bakımından bir araştırma yapılmış değildir. Davalı … vekili, ehliyetsizlik iddiasını istinaf dilekçesinde de ileri sürmüşse de Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince ehliyetsizlik iddiasının ilk derece mahkemesinde ileri sürülmediği belirtilerek istinaf talebi reddedilmiştir.
6.7. Hâl böyle olunca, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek öncelikle incelenmesi, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, temlik ve vasiyetname tarihlerinde mirasbırakanın ehliyetli olup olmadığı yönünde Adli Tıp Kurumundan rapor alınması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi gereğince davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, ilk derece mahkeme hükmünün BOZULMASINA; karardan bir örneğin Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine, dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 22/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.” (Yargıtay7. Hukuk Dairesi 2021/976 E., 2021/3060 K.)
“somut olayda birleştirilen davaya gelince; mirasbırakanın sağlararası kazandırmalarının varlığı ve kazandırmaların 743 sayılı Medeni Kanununun 507. maddesi gereğince tenkise tabi oldukları hususlarının ayrı ayrı ispat edilmesi durumunda tenkise karar verilmelidir. Davalı yanın mirasbırakanın davacıdan boşanmak istediğine, İzmir 15. Noterliğinin 21305 yevmiye ve 25.08.1983 tarihli vasiyetnamesini davacıya miras bırakmak istememesi nedeniyle düzenlediğine ilişkin beyanları, mirasbırakanın tüm malvarlığını davalılara vasiyet etmiş olması, dinlenen tanık beyanları ve mirasbırakan ile davacı arasındaki boşanma davası dikkate alındığında mirasbırakanın 743 sayılı Medeni Kanununun 507. maddesinin 4. bendinde aranan saklı pay kurallarını ihlal kastı ile hareket ettiği ispatlanmıştır. (Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2021/3319 E., 2021/2431 K.)