Sermaye Piyasası Kanunu’nda Düzenlenen Suçlar

Sermaye Piyasası Kanunu’nda Düzenlenen Suçlar

Serbest piyasa ekonomisinde finansal piyasaların düzgün ve güvenilir bir şekilde işleyişini sağlayabilmek bakımından Sermaye Piyasası Kurumu gibi kurumlar büyük önem taşımaktadır. Bu bakımdan şefaflık, istikrar ve güvenilirlik sağlamak üzere 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda bazı suç tipleri düzenlenmiştir. Bu yazıda ilgili suç tiplerine değinilecektir.

1.Bilgi Suistimali: Kanun’un 106.maddesinde düzenlenen bilgi suistimali suçu, “Doğrudan ya da dolaylı olarak sermaye piyasası araçları ya da ihraççılar hakkında, ilgili sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkileyebilecek nitelikteki ve henüz kamuya duyurulmamış bilgilere dayalı olarak ilgili sermaye piyasası araçları için alım ya da satım emri verme veya verdiği emri değiştirme veya iptal etme ve bu suretle kendisine veya bir başkasına menfaat temin etme” şeklinde tanımlanmaktadır.

Aynı maddede suçun failleri ise; “ihraççıların veya bunların bağlı veya hâkim ortaklıklarının yöneticileri, ihraççıların veya bunların bağlı veya hâkim ortaklıklarında pay sahibi olmaları nedeniyle bu bilgilere sahip olan kişiler, iş, meslek ve görevlerinin icrası nedeniyle bu bilgilere sahip olan kişiler, bu bilgileri suç işlemek suretiyle elde eden kişiler, sahip oldukları bilginin bu fıkrada belirtilen nitelikte bulunduğunu bilen veya ispat edilmesi hâlinde bilmesi gereken kişiler olarak belirtilmiştir.

Suçun yaptırımı ise üç yıldan beş yıla kadar hapis veya adli para cezası olarak belirlenmiştir. Ancak, bu suçtan dolayı adli para cezasına hükmedilmesi hâlinde verilecek cezanın, elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağı hüküm altına alınmıştır.

2.Piyasa Dolandırıcılığı: Kanun’un 107.maddesinde düzenlenen piyasa dolandırıcılığı suçu, “Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarına, fiyat değişimlerine, arz ve taleplerine ilişkin olarak yanlış veya yanıltıcı izlenim uyandırmak amacıyla alım veya satım yapanlar, emir verenler, emir iptal edenler, emir değiştirenler veya hesap hareketleri gerçekleştirenlerin, üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı şeklinde düzenlenmiştir. Ancak, bilgi suistimalinde olduğu gibi, bu suçtan dolayı verilecek olan adli para cezasının miktarı, suçun işlenmesi ile elde edilen menfaatten az olamayacaktır.

Bu suç için, etkin pişmanlık düzenlenmiş ve tanımlanan suçu işleyen kişinin pişmanlık göstererek, beş yüz bin Türk Lirasından az olmamak üzere, elde ettiği veya elde edilmesine sebep olduğu menfaatin iki katı miktarı kadar parayı, Hazineye; henüz soruşturma başlamadan önce ödemesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmayacağına yer verilmiştir. Soruşturma evresinde ödediği takdirde, verilecek ceza yarısı oranında indirileceği, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödediği takdirde, verilecek ceza üçte biri oranında indirileceği belirtilmiştir.

Sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla yalan, yanlış veya yanıltıcı bilgi veren, söylenti çıkaran, haber veren, yorum yapan veya rapor hazırlayan ya da bunları yayan ve bu suretle menfaat sağlayanlar da üç yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacaklardır.

Suçun manevi unsuru bakımından, failin kastı dışında, belirli bir saikle de hareket etmesi aranmıştır. Buna göre işleme dayalı piyasa dolandırıcılığında “sermaye piyasası araçlarının fiyatlarına, fiyat değişimlerine, arz ve taleplerine ilişkin olarak yanlış veya yanıltıcı izlenim uyandırmak amacıyla”, bilgiye dayalı piyasa dolandırıcılığında ise, “sermaye piyasası araçlarının fiyatlarını, değerlerini veya yatırımcıların kararlarını etkilemek amacıyla” hareket edilmesi aranmıştır. Bu düzenlemeler, piyasada etkili olabilecek şekilde işlem yapan gerçek yatırımcı ile, yapay işlem yapmak hedefini gözeten fail arasındaki farkı ortaya koymak bakımından önemlidir. Bilgi suiistimali ve piyasa dolandırıcılığı suçlarının bir tüzel kişinin yararına işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında güvenlik tedbiri uygulanır.

Kanun’un 108. Maddesinde bilgi suistimali veya piyasa dolandırıcılığı sayılmayacak durumlar düzenlemiştir. Bunlar;

  1. a) TCMB ya da yetkilendirilmiş başka bir resmî kurum veya bunlar adına hareket eden kişiler tarafından para, döviz kuru, kamu borç yönetim politikalarının uygulanması veya finansal istikrarın sağlanması amacıyla işlem yapılması
  2. b) Kurul düzenlemelerine göre uygulanan geri alım programları, çalışanlara pay edindirme programları ya da ihraççı veya bağlı ortaklığının çalışanlarına yönelik diğer pay tahsis edilmesi
  3. c) Kurulun bu Kanun kapsamındaki fiyat istikrarını sağlayıcı işlemlere ve piyasa yapıcılığına ilişkin düzenlemelerine uygun olarak icra edilmeleri kaydıyla, münhasıran bu araçların piyasa fiyatının önceden belirlenmiş bir süre için desteklenmesi amacıyla sermaye piyasası araçlarının alım veya satımının yapılması yahut emir verilmesi veya emir iptal edilmesi

şeklindedir. Bu davranışların suç tiplerine benzer olmalarına rağmen, hukuka uygun oldukları ifade edilmiştir. Örneğin, Merkez Bankası’nın para politikalarının uygulanması yahut resmi diğer kuruluşların fiyat istikrarının sağlanması adına yaptığı işlemler, hukuka uygunluk nedenleri kapsamında, suç olarak değerlendirilemeyecektir.

3.Usulsüz Halka Arz ve İzinsiz Sermaye Piyasası Faaliyeti: Kanun’un 109.maddesinde yer alan bu suç, “onaylı izahname yayımlama yükümlülüğünü yerine getirmeksizin sermaye piyasası araçlarını halka arz etme ya da onaylı ihraç belgesi olmaksızın sermaye piyasası araçlarını satmak” şeklinde gerçekleşmektedir. Suçun yaptırımı ise iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para cezası olarak belirlenmiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında, sermaye piyasasında izinsiz olarak faaliyette bulunanların ise iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağına hükmedilmiştir. Bu kişiler, bu suçun icrası kapsamında aynı zamanda maddenin birinci fıkrasında tanımlanan suçu da işledikleri takdirde, sadece bu fıkrada tanımlanan suçtan dolayı cezalandırılır ve ceza yarı oranında artırılır.

4.Güveni Kötüye Kullanma ve Sahtecilik: 110. Maddede, güveni kötüye kullanma suçunun nitelikli hâlini oluşturan fiillere yer verilmiştir. Bunlar;

  1. a) Yatırım kuruluşuna, fon kuruluna ve teminat sorumlularına; sermaye piyasası faaliyetleri sebebiyle veya emanetçi sıfatıyla veya idare etmek için veya teminat olarak veya her ne nam altında olursa olsun, kayden veya fiziken tevdi veya teslim edilen sermaye piyasası araçları, nakit ve diğer her türlü kıymeti kendisinin veya başkasının menfaatine satmak, kullanmak, rehnetmek, gizlemek veya inkâr etmek
  2. b) Yönetim, denetim veya sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız olarak ilişkili bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahısla emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel uygulamak örtülü işlemlerde bulunarak halka açık ortaklıkların kârını veya mal varlığını azaltmak
  3. c) Halka açık ortaklıklar ve kolektif yatırım kuruluşları ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıklarının, yönetim, denetim veya sermaye bakımından doğrudan veya dolaylı olarak ilişkide bulundukları gerçek veya tüzel kişiler ile emsallerine uygunluk, piyasa teamülleri, ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, ücret, bedel, şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak veya işlem hacmi üretmek gibi işlemlerde bulunarak kârlarını veya malvarlıklarını azaltmak veya kârlarının veya malvarlıklarının artmasını engellemektir.

Bununla birlikte maddenin ikinci fıkrasında, yatırım kuruluşu, fon kurulu ve teminat sorumluları bünyesinde tutulan kayıtları bozan, yok eden, değiştiren veya erişilmez kılan kişilerin, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin günden on bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacakları, ancak 5237 sayılı Kanunun belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümlerinden mahkûmiyete bağlanan kanuni sonuçların, bu suçtan mahkûm olanlar hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.

Yönetim, denetim veya sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız olarak ilişkili bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahısla emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel uygulamak örtülü işlemlerde bulunarak halka açık ortaklıkların kârını veya mal varlığını azaltmak ve halka açık ortaklıklar ve kolektif yatırım kuruluşları ile bunların iştirak ve bağlı ortaklıklarının, yönetim, denetim veya sermaye bakımından doğrudan veya dolaylı olarak ilişkide bulundukları gerçek veya tüzel kişiler ile emsallerine uygunluk, piyasa teamülleri, ticari hayatın basiret ve dürüstlük ilkelerine aykırı olarak farklı fiyat, ücret, bedel, şartlar içeren anlaşmalar veya ticari uygulamalar yapmak veya işlem hacmi üretmek gibi işlemlerde bulunarak kârlarını veya malvarlıklarını azaltmak veya kârlarının veya malvarlıklarının artmasını engellemek şeklindeki güveni kötüye kullanma suçları bakımından etkin pişmanlık hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, bu suçu işleyen kişi, etkin pişmanlık göstererek Kanun’un 21/4. maddesinde  yer alan ödemenin yanı sıra bunun iki katı parayı Hazineye; soruşturma başlamadan önce öderse, hakkında cezaya hükmolunmaz. Soruşturma evresinde öderse, verilecek ceza yarısı oranında indirilir, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödediği takdirde ise verilecek ceza üçte biri oranında indirilir.

5.Bilgi ve Belge Vermeme, Denetimin Engellenmesi: Kanun’un 111. Maddesine göre, Kurul veya Kanuna göre görevlendirilenler tarafından istenen bilgi, belge ve elektronik ortamda tutulanlar dâhil kayıtları hiç veya istenen şekliyle vermeyen kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Bununla birlikte, Kurul veya bu Kanuna göre görevlendirilen kişilerin görevlerini yapmalarını engelleyen kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu engelleme sırasında görevli kişilere karşı cebir veya tehdit kullanılmış olması hâlinde ayrıca 5237 sayılı Kanunun ilgili maddelerine göre cezaya hükmolunur.

6.Yasal Defterlerde, Muhasebe Kayıtlarında ve Finansal Tablo ve Raporlarda Usulsüzlük: Kasıtlı olarak; kanunen tutmakla yükümlü oldukları defter ve kayıtları usulüne uygun tutmayanlar ve saklamakla yükümlü oldukları defter ve belgeleri kanuni süresince saklamayanlar, Kanun’un 112. Maddesine göre, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılırlar.

Aynı maddede, kasıtlı olarak; finansal tablo ve raporları gerçeği yansıtmayan şekilde düzenleyenler, gerçeğe aykırı hesap açanlar, kayıtlarda her türlü muhasebe hilesi yapanlar ve yanlış veya yanıltıcı bağımsız denetim ve değerleme raporu düzenleyenler ile düzenlenmesini sağlayan ihraççıların sorumlu yönetim kurulu üyeleri veya sorumlu yöneticilerinin de5237 sayılı Kanunun ilgili hükümlerine göre cezalandırılacakları, özel belgede sahtecilik suçundan dolayı cezaya hükmedebilmek için, sahte belgenin kullanılmış olması şartı aranmayacağı belirtilmiştir.

Kanun’un 113. maddesinde “sır saklama yükümlülüğü” düzenlenmiş ve Kurul tarafından icra edilen inceleme veya denetim faaliyeti kapsamında istenen bilgi veya belgelere ilişkin olarak başkalarına açıklamada bulunanların bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılacağı belirtilmiştir.

Kanun’un 115. Maddesinde “yazılı başvuru ve özel soruşturma usulleri” düzenlenmiştir. Kanunda tanımlanan veya atıfta bulunulan suçlardan dolayı soruşturma yapılması, Kurul tarafından Cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu başvuru muhakeme şartı niteliğindedir. Ancak kurulun başvurusuna ilişkin muhakeme şartı, sadece bu kanunda düzenlenen ve atıfta bulunulan suç tipleri hakkında geçerlidir. Bununla birlikte bir suçun işlendiği hususunda şüpheler varsa ve Kurul, fiilin suç teşkil ettiği yönünde bir şüpheye sahipse Kurul başvuruda bulunmakla mükelleftir.

Başvuru üzerine kamu davası açılması hâlinde iddianamenin kabulü ile birlikte, bir örneği Kurula tebliğ edilir ve Kurul aynı zamanda katılan sıfatını kazanır. Bu düzenleme ile, sermaye piyasalarının hassas dengeleri korunmak, suç teşkil edip etmediği, veya bu kanun kapsamında bir suça vücut verip vermediği hususunda basit bir şüphe dahi  bulunmayan fiiller hakkında doğrudan soruşturma yapılmasına engel olunmak istenmiştir.

Başvuru, fiile ilişkindir. Bunun bir sonucu olarak Cumhuriyet savcısı yaptığı incelemede, failler ve hukuki niteleme konusunda, sermaye piyasası kurulunun belirlemeleriyle bağlı değildir. Bu sebeple savcılık, yaptığı soruşturma sonucunda faillerin sayısını artırabilir veya azaltabilir.

Kanunda tanımlanan veya atıfta bulunulan suçlardan dolayı yapılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığı kararının verilmesi hâlinde, Kurul’un bu karara karşı itiraz etme yetkisi bulunmaktadır.

Bu suçlardan dolayı yargılama yapacak olan mahkeme, Kanun’un 116. Maddesine göre, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun ihtisas mahkemesi olarak görevlendireceği asliye ceza mahkemeleridir.

Sermaye Piyasası Kanunu’nda düzenlenen suç tipleri açısından, diğer şartları da gerçekleşmişse Türk Ceza Kanunu’nun hapis cezasının infazının ertelenmesi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi ilk defa suç işleyen kişiler yönünden geçerli seçenek kurumları uygulanabilecektir.

Yargıtay Kararları

“Sermaye Piyasası Kanunun 115. maddesinin 1 fıkrasına göre “Bu Kanunda tanımlanan veya atıfta bulunulan suçlardan dolayı soruşturma yapılması, Kurul tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı başvuruda bulunulmasına bağlıdır. Bu başvuru muhakeme şartı niteliğindedir.” aynı maddenin 2. fıkrasında ise “Başvuru üzerine kamu davası açılması hâlinde iddianamenin kabulü ile birlikte, bir örneği Kurula tebliğ edilir ve Kurul aynı zamanda katılan sıfatını kazanır.” yine aynı Kanunun 17. maddesinin 2. Fıkrasına göre; “Kurul, payları borsada işlem gören halka açık ortaklıkların, niteliklerine göre, kurumsal yönetim ilkelerine kısmen veya tamamen uymalarını zorunlu tutmaya, buna ilişkin usul ve esasları belirlemeye, verilen süre içinde uyum zorunluluğunun yerine getirilmemesi hâlinde uyum zorunluluğunun yerine getirilmesini sağlayacak kararları almaya ve buna ilişkin işlemleri resen yapmaya, herhangi bir süre vermemiş olsa dahi uyum zorunluluğuna aykırı işlemlerin hukuka aykırılığının tespiti veya iptali için her türlü teminattan muaf olarak ihtiyati tedbir istemeye, dava açmaya, açılan davada uyum zorunluluğunun yerine getirilmesi sonucunu doğuracak şekilde karar alınmasını istemeye, bu işlemlerin yerine getirilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.” hükmünü içermektedir.

Sanıkların yönetim kurulu üyesi oldukları şirketin %54’nün halka açık olduğu, bu kısmın haklarının … tarafından temsil edildiğinin kabulünün gerektiği, aksi takdirde pay sahiplerinin bu davadan haberdar olmalarının mümkün olmadığı, bu sebeple Sermaye Piyasası Kurulunun suçtan zarar gören kişi olarak katılma talebinin kabul edilerek yapılan incelemede;

Sanıkların halka açık … Ticaret A.Ş’nin yönetim kurulu üyesi oldukları, şirketin % 42’lik hissesinin sanıklardan … ve …’a ait olduğu, bu sanıkların 12.654.346 TL şirketten nakit çekmek, 206.613 TL’nin ise bu sanıkların kişisel harcama yapmak suretiyle şirkete borçlu oldukları, bu şekilde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işledikleri iddia edilen olayda; sanıkların savunmaları, şikayetçi beyanları, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, sanıkların yetkilisi bulundukları şirket adına, 6111 sayılı Kanunun 11/2 maddesinden yararlanmak üzere başvuruda bulundukları, bu yasanın “Bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri, 31/12/2010 tarihi itibarıyla düzenleyecekleri bilançolarında görülmekle birlikte işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ve işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarlarını bu Kanunun yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonuna kadar vergi dairelerine beyan etmek suretiyle kayıtlarını düzeltebilirler”, hükmünü içerdiği, sanıkların bu amaçla 04.04.2011 tarih ve 2011/5 sayılı Yönetim Kurulu kararı aldıktan sonra genel kurulda onaylatarak gerçekleştirdikleri işlemlerin 6111 sayılı kanunun 11/2 maddesine uygun olduğu, bu şekilde kayıtları yasal hale getirdiklerinden, unsurları itibariyle oluşmayan suçtan sanıkların beraatına yönelik mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiş olup tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.”(Yargıtay 15.Ceza Dairesi         2015/9539 E., 2017/22801 K.)

“Somut uyuşmazlıkta….. A.Ş.(kısaca …. olarak anılacaktır) bünyesinde halka açık anonim şirketler olarak faaliyette bulunan…….. ve Pazarlama A.Ş ile …. ve …. Sanayii A.Ş’nin ihtiyacı olan magazin kağıdı ve filmaşini temin ettiği ….Ticaret ve … A.Ş’nin 1999-2007 yılları arasında ithalatını gerçekleştirdiği magazin kağıdı ve filmaşin alımlarının yurtdışında bulunan üretici firmalar yerine ….nun sahipliği ve kontrolündeki off-shore olarak tabir edilen .. Ltd., … Company Ltd. ve …. Ltd. isimli firmalar üzerinden gerçekleştirilmiş gibi gösterildiği ve …Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş ile ….. ve Tel Sanayii A.Ş’nin karının azaltıldığının iddia edildiği, dosyadaki tüm bilgi ve belgeler incelendiğinde, off-shore olarak tabir edilen …. Ltd., …. Company Ltd. ve ….. Ltd. isimli firmaların vergi cenneti olarak ifade edilen ülkelerde kurulmuş kendilerine ait müştemilatları, personeli ve operasyonel yetkileri bulunmayan şirketler olduğu, …. bünyesinde faaliyette bulunan …. Yayıncılık ve Pazarlama A.Ş’de yönetim kurulu üyesi, … ve Tel Sanayii A.Ş’de ise 25.05.2007 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi, bu tarihten sonra da yönetim kurulu başkanı olarakgörev yapan sanıklardan …’in anılan off-shore şirketlerde yöneticilik yaptığı, yine …. Grubu Holding A.Ş’nin hakim ortağı …. Holding A.Ş’de çoğunluk hissesine sahip olan sanıklardan …’ın bu off-shore firmalara personel hizmeti veren ….. Services Ltd. şirketinin kurucularından olduğu, diğer sanık …’in de bu şirket ile …. Ltd. firmasında yöneticilik yaptığı, anılan off-shore şirketlerin satışlarının tamamına yakın bir bölümünün …. bünyesindeki şirketlere yapıldığı, dolayısıyla bu off-shore şirketlerin yönetim ve kontrolünün ….na ait olduğu, zaten sanıkların bu durumun aksini de savunmadıkları, 1999-2007 yılları arasında her üç off-shore şirket üzerinden yapılan magazin kağıdı ve filmaşin alımları nedeniyle faiz hariç en az 4.230.529 TL’nin anılan şirketler aracılığı ile ….na aktarıldığı, aralarında herhangi bir ilişki bulunmadığında hiçbir şekilde ithalat sürecine dahil edilmeyecek off-shore şirketlerin magazin kağıdı ve filmaşinin yurtdışında bulunan üretici firmalardan doğrudan alınmasına rağmen ….na kaynak aktarımını gizlemek amacıyla off-shore şirketlerden alınmış gibi ithalat sürecine dahil edilerek ….Yayıncılık ve …. A.Ş ile Çelik Halat ve …. Sanayii A.Ş’nin karının/ malvarlığının azaltıldığı anlaşılmıştır.

Sermaye piyasasının sağlıklı biçimde işleyişinin güvenceye alınması ve özellikle de yatırımcıların haklarının ve menfaatlerinin korunması amacıyla Sermaye Piyasası Kanununda suç olarak tanımlanan fiillerin, kamu güvenine karşı işlenen suçlardan sayılması nedeniyle sanıkların farklı zamanlarda birden fazla şirket aleyhine gerçekleştirdikleri eylemlerinden dolayı zincirleme suç hükümlerinin uygulanma olanağının mevcut olması, 5237 sayılı TCK’nın 66/6 maddesinde; zincirleme suçlarda, zaman aşımı süresinin en son suçun işlendiği tarihte başlayacağının belirtilmesine karşın, Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun; özellikle 765 sayılı kanun döneminde işlenen suçlar ile 5237 sayılı kanun döneminde işlenen suçların zincirleme suçu oluşturması halinde; işlendiği tarih itibariyle zaman aşımını uğrayan suçların zincirleme suçtan çıkarıldığına dair içtihatlarının bulunması, somut olayımızda sanıkların eylemlerinin 765 sayılı Kanun’un yürürlükte olduğu 1999 yılında başlayıp, 5237 sayılı Kanun’un yürürlükte bulunduğu 2007 yılına kadar devam etmiş olması, davamızın konusu kağıt ve filmaşin alımlarının yanında; aynı dönemde aynı sanıklar tarafından başka şirketler için yapılan kağıt alımından dolayı …. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılamaya konu edilen davanın derdest olma ihtimalinin mevcut olması ve anılan dosyadaki kağıt alımları ile incelemeye konu dava dosyasındaki alımların aynı kararla gerçekleştirilme ihtimali karşısında; mükerrer mahkumiyete neden olunmaması için öncelikle … Asliye Ceza Mahkemesindeki dosyanın akıbeti araştırılarak, mümkün ise her iki davanın birleştirilmesi, bunun mümkün olmaması halinde dava dosyası getirtilerek incelenip, bu davayı ilgilendiren bölümlerinin onaylı suretlerinin denetime olanak sağlayacak şekilde bu dosya içerisine konulduktan sonra; suça konu kağıt ve filmaşin maddelerinin alındığı zaman aralığı, suç kastının yenilenip yenilenmediği ve buna bağlı olarak zincirleme suç yada bağımsız suçlardan hangisini oluşacağı karar yerinde denetime olanak sağlayacak şekilde açıklanarak; sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

Kanuna aykırı ve katılan vekilinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 27.04.2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.”(Yargıtay 19. Ceza Dairesi 2015/4724 E., 2016/16728 K.)

 

  • +90 216 807 00 09
  • info@icpartners.com.tr
  • Atatürk Mah. Ertuğrul Gazi Sk. Metropol İstanbul A Blok Apt. No:2E Kat 21 Daire 331 Ataşehir/İSTANBUL
  • Abdurrahmangazi Mahallesi, Alparslan Caddesi, Sinpaş Metrolife Sitesi F Blok Kat: 6 Daire: 73 Sancaktepe / İSTANBUL

Sosyal Medya