SULH HUKUK MAHKEMESİ GÖREV ALANINA GİREN UYUŞMAZLIKLAR
Belirli bir dava hakkındaki görevli mahkemeyi tespit ederken, ilk önce o davanın özel mahkemelerin görevine girip girmediği araştırılmalıdır. Özel mahkemelerin görevi, genel mahkemelerin görevinden önce gelmektedir. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar, genel mahkemelerin görevine girer. Sulh hukuk mahkemeleri genel mahkeme kabul edilse de asliye hukuk mahkemelerine göre özel mahkemedir. Bu nedenle bir uyuşmazlıkta öncelikle özel mahkemenin görevli olup olmadığı, değilse sulh hukuk mahkemesinin görevli olup olmadığı incelenmelidir.
Sulh hukuk mahkemesinin görev alanına giren davalar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 4.maddesinde düzenlenmektedir. Buna göre sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu davalar şunlardır:
1) Kira ilişkisinden doğan davalar
Alacak davaları da dahil olmak üzere kira ilişkisinden doğan tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar, sulh hukuk mahkemelerinde görülmektedir. Bu kapsamda aşağıdaki davalarda sulh hukuk mahkemesi görevlidir:
* Kira ilişkisinden doğan alacak davaları
* Kira sözleşmesinden doğan tahliye davaları, sulh hukuk mahkemesinde görülmektedir. Ancak sözleşme ilişkisi olmaksızın bir taşınmazın işgalinin söz konusu olması halinde, uyuşmazlığın niteliği ‘elatmanın önlenmesi’ olacağı için bu davada görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesi olacaktır.
* Başlangıçta geçerli bir kira sözleşmesi yapılmış olmakla birlikte tarafların sonradan herhangi bir nedenle sözleşmenin feshi için açtıkları kira sözleşmesinin feshi davaları, sulh hukuk mahkemesinde görülmektedir.
* Kira sözleşmesi ile ilgili tüm tespit davaları, uyarlama davaları, tahliye taahhüdünü niptali davaları, tazminat davaları sulh hukuk mahkemesinin görevine girmektedir.
* Kanunda taşınır-taşınmaz ayrımı yapılmaması sebebiyle taşınır kira sözleşmesinden doğan davalar içinde sulh hukuk mahkemesi görevlidir.
* Araç kiralama sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklar,
* Ürün (hasılat) kirasından doğan uyuşmazlıklar için de, sulh hukuk mahkemesi görevlidir.
2) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davalarda sulh hukuk mahkemesi görevlidir.
Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi (m.644),miras paylarının oluşturulması (m.650), bazı malların mirasçılardan birine tahsisi veya satışı (m.651, m.653, m.658) davaları için de, sulh mahkemesi görevlidir.
3) Taşınır ve taşınmaz malların zilyetliğinin korunmasına yönelik olan davalar, sulh hukuk mahkemesinin görevine girer.
Bu davalar yalnızca zilyetliğin korunmasına ilişkin olup, bu davalarda davacının, “şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyetlik sıfatını ileri sürerek tecavüzü ispat etmesi yeterlidir”. Buna karşılık, zilyetlik dolayısıyla hakkın korunması davası, sadece zilyetliğe değil, hakka dayanan dava olduğundan, bu davalarda görevli mahkeme, asliye hukuk mahkemesidir.
4) HMK ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davalar da, sulh hukuk mahkemesinin görevine girmektedir.
*HMK’na göre çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme, sulh hukuk mahkemesidir.
*634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nda da sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu düzenlenen maddeler yer almaktadır.
5) Dava açılmadan önce delil tespiti, üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh hukuk mahkemesinden de istenebilir. (HMK m.401/1)
Sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava ve işlerde, basit yargılama usulü uygulanmaktadır.
Özel Kanunlarda Sulh Hukuk Mahkemesi’nin Görevine İlişkin Düzenlemeler
1.Arabuluculuk Kanunu
Alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından olan arabuluculuğun düzenlendiği 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nda sulh hukuk mahkemelerinin görevine ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Kanun’un ilgili maddeleri şöyledir:
Madde 13/3: ‘Arabuluculuk ücretini karşılamak için adli yardıma ihtiyaç duyan taraf, arabuluculuk bürosunun bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesinin kararıyla adli yardımdan yararlanabilir. Bu konuda 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 334 ila 340 ıncı maddeleri kıyasen uygulanır.’
Madde 18/2: ‘Taraflar arabuluculuk faaliyeti sonunda bir anlaşmaya varırlarsa, bu anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini talep edebilirler. Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesinden talep edilebilir. Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir. Bu şerhi içeren anlaşma, ilam niteliğinde belge sayılır.’
Madde 18/A (3): ‘Daire Başkanlığı, sicile kayıtlı arabuluculardan bu madde uyarınca arabuluculuk yapmak isteyenleri, varsa uzmanlık alanlarını da belirterek, görev yapmak istedikleri adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarına göre listeler ve listeleri ilgili komisyon başkanlıklarına bildirir. Komisyon başkanlıkları, bu listeleri kendi yargı çevrelerindeki arabuluculuk bürolarına, arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde ise görevlendirecekleri sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğüne gönderir.’
Madde 18/A (8): ‘Arabulucu, görevlendirmeyi yapan büronun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz. Karşı taraf en geç ilk toplantıda, yetkiye ilişkin belgeleri sunmak suretiyle arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz edebilir. Bu durumda arabulucu, dosyayı derhâl ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere büroya teslim eder. Mahkeme, harç alınmaksızın dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda en geç bir hafta içinde yetkili büroyu kesin olarak karara bağlar ve dosyayı büroya iade eder. Mahkeme kararı büro tarafından 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri uyarınca taraflara tebliğ edilir. Yetki itirazının reddi durumunda aynı arabulucu yeniden görevlendirilir ve dokuzuncu fıkrada belirtilen süreler yeni görevlendirme tarihinden başlar. Yetki itirazının kabulü durumunda ise kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurulabilir. Bu takdirde yetkisiz büroya başvurma tarihi yetkili büroya başvurma tarihi olarak kabul edilir. Yetkili büro, beşinci fıkra uyarınca arabulucu görevlendirir.’
Madde 28 (3): ‘Arabuluculuğa başvuranları bilgilendirmek, arabulucuları görevlendirmek ve kanunla verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere Bakanlık tarafından uygun görülen adliyelerde arabuluculuk büroları kurulur. Adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonu tarafından, münhasıran bu bürolarda çalışmak üzere bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar personel görevlendirilir. Arabuluculuk büroları, Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından belirlenen sulh hukuk hâkiminin gözetim ve denetimi altında görev yapar. Arabuluculuk bürosu kurulmayan yerlerde bu büroların görevi, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunca görevlendirilen sulh hukuk mahkemesi yazı işleri müdürlüğü tarafından ilgili hâkimin gözetim ve denetimi altında yerine getirilir.’
2.Kooperatifler Kanunu
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun ‘Değer biçme, bilirkişi’ başlığı altında düzenlenen maddesinde sulh hukuk mahkemesi görevli kılınmıştır. İlgili madde;
Madde 21: ‘Anasözleşmede aynların değeri tespit edilmemiş ise, bu tespit kurucular tarafından toplantıya çağrılacak ilk genel kurulda ortak adedinin 2/3 ünü temsil eden ortakların çoğunluğu ile seçilecek bilirkişi tarafından yapılır.
Kuruluştan sonra girecek ortakların ayn nevinden sermaye koymaları halinde bu çağrı yönetim kurulu tarafından yapılır.
Ortakların, 2/3 ünü birleşmesi mümkün olmayan hallerde bilirkişinin seçimi sulh hukuk mahkemesinden istenir.
Seçilen bilirkişi veya bilirkişiler tarafından verilen rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren bir hafta içinde mahalli sulh hukuk mahkemesine itiraz edebilirler. Mahkemenin vereceği karar kesindir.’
3.Kadastro Kanunu
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ‘vekalet’ ve ‘hataların düzeltilmesi’ başlıklı maddelerinde sulh hukuk mahkemesinin görevine işaret edilmektedir. İlgili maddeler şunlardır:
Madde 31/1: ‘Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun tanıdığı imkanlar saklı kalmak ve davada menfaatleri zıt olmamak şartıyla, kadastro işlerinde karı ve koca birbirlerini vekil tayin edebilirler. Kadastro veya sulh hakimi tarafından tasdik edilmiş vekaletnameler de geçerlidir.
Madde 41/1: (Değişik birinci fıkra:22/2/2005 – 5304/9 md.) ‘Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.’
4.Türk Ticaret Kanunu
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ‘Belgelerin saklanması, süresi’ başlıklı maddesinde de sulh hukuk mahkemesinin görevine ilişkin düzenleme mevcuttur.
Madde 82/8: ‘Gerçek kişi olan tacirin ölümü hâlinde mirasçıları ve ticareti terk etmesi hâlinde kendisi defter ve kâğıtları birinci fıkra gereğince saklamakla yükümlüdür. Mirasın resmî tasfiyesi hâlinde veya tüzel kişi sona ermişse defter ve kâğıtlar birinci fıkra gereğince on yıl süreyle sulh mahkemesi tarafından saklanır.’
5.Türk Medeni Kanunu
Sulh hukuk mahkemesinin görev alanına giren uyuşmazlıklara ilişkin en çok düzenlemenin yer aldığı kanunlardan biri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’dur. İlgili maddeler şöyledir:
Tüzel kişilikler bakımından sulh hukuk mahkemesinin görevine ilişkin maddeler
Madde 75/2: ‘Yönetim kurulu, genel kurulu toplantıya çağırmazsa; üyelerden birinin başvurusu üzerine, sulh hâkimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir.’
Madde 84/2: ‘Yönetim kurulu üye sayısı, boşalmalar sebebiyle üye tamsayısının yarısının altına düşerse; genel kurul, kalan yönetim kurulu üyeleri veya denetim kurulu tarafından bir ay içinde toplantıya çağrılır. Çağrı yapılmazsa, üyelerden birinin istemi üzerine, sulh hâkimi, üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirir.’
Madde 87/son: ‘Her ilgili, sulh hâkiminden, derneğin kendiliğinden sonra erdiğinin tespitini isteyebilir.’
Madde102/3: ‘Mahkemeye başvurma, resmî senet düzenlenmiş ise vakfeden tarafından; vakıf ölüme bağlı tasarrufa dayanıyorsa ilgililerin veya vasiyetnameyi açan sulh hâkiminin bildirimi üzerine ya da Vakıflar Genel Müdürlüğünce re’sen yapılır.’
Soy bağına ilişkin hükümlerde sulh hukuk mahkemesinin görevi
Madde 296: ‘Mahkemeye başvurma, resmî senet düzenlenmiş ise vakfeden tarafından; vakıf ölüme bağlı tasarrufa dayanıyorsa ilgililerin veya vasiyetnameyi açan sulh hâkiminin bildirimi üzerine ya da Vakıflar Genel Müdürlüğünce re’sen yapılır.’
Madde 358/2: ‘Mirasbırakan yönetimi bir üçüncü kişiye bırakmışsa, tasarrufunda bu kişinin belirli zamanlarda sulh hâkimine hesap vermesini öngörebilir.’
Vesayet makamı olarak sulh hukuk mahkemesi
Madde 397/2: ‘Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir.’
Miras hukukuna ilişkin hükümlerde sulh hukuk mahkemesinin görevi
Madde 523/1: ‘Vesayet makamı, sulh hukuk mahkemesi; denetim makamı, asliye hukuk mahkemesidir.’
Madde 532/1: ‘Resmî memur, sulh hâkimi, noter veya kanunla kendisine bu yetki verilmiş diğer bir görevli olabilir.’
Madde 538/2: ‘El yazılı vasiyetname, saklanmak üzere açık veya kapalı olarak notere, sulh hâkimine veya yetkili memura bırakılabilir.’
Madde 540/1: ‘Mirasbırakan tarafından görevlendirilen tanıklardan biri, kendilerine beyan edilen son arzuları, yer, yıl, ay ve günü de belirterek hemen yazar, bu belgeyi imzalar ve diğer tanığa imzalatır. Yazılan belgeyi ikisi birlikte vakit geçirmeksizin bir sulh veya asliye mahkemesineverirler ve mirasbırakanı vasiyetname yapmaya ehil gördüklerini, onun son arzularını olağanüstü durum içinde kendilerine anlattığını hâkime beyan ederler.’
Madde 550/3: ‘Vasiyeti yerine getirme görevlisine sulh hâkimi tarafından bu görevi bildirilir; bildirim tarihinden başlayarak onbeş gün içinde kabul edilmediği sulh hâkimine bildirilmezse, görev kabul edilmiş sayılır.’
Madde 553:‘Mirasbırakan taahhüt etmiş olmadıkça, terekeye dahil malların, vasiyeti yerine getirme görevlisi tarafından devri veya bunlar üzerinde sınırlı aynî haklar kurulması, sulh hâkiminin yetki vermesine bağlıdır. Hâkim, olanak bulunduğu takdirde mirasçıları dinledikten sonra karar verir. Olağan giderleri karşılayacak ölçüdeki tasarruflar için yetki almaya gerek yoktur.’
Madde 554/2: ‘Vasiyeti yerine getirme görevlisi sulh hâkimine yapacağı bir beyanla görevinden ayrılabilir. Görev uygunsuz bir zamanda bırakılamaz.’
Madde 555:‘Vasiyeti yerine getirme görevlisi, görevinin yerine getirilmesinde sulh hâkiminin denetimine tâbidir.
Hâkim, şikâyet üzerine veya re’sen gereken önlemleri alır.
Vasiyeti yerine getirme görevlisinin yetersiz olduğu, görevini kötüye kullandığı veya ağır ihmali tespit edilirse, sulh hâkimi tarafından görevine son verilir. Bu karara karşı tebliğinden başlayarak onbeş gün içinde asliye mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir.’
Madde 589:‘Mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi, istem üzerine veya re’sen tereke mallarının korunması ve hak sahiplerine geçmesini sağlamak üzere gerekli olan bütün önlemleri alır.
Mirasbırakan, yerleşim yerinden başka bir yerde ölmüş ise, o yerin sulh hâkimi bu ölümü yerleşim yeri sulh hâkimine gecikmeksizin bildirir ve mirasbırakanın ölüm yerinde bulunan mallarının korunması için gerekli önlemleri alarak bununla ilgili dosyayı ve varsa vasiyetnameyi yerleşim yeri sulh hâkimine gönderir.’
Madde 590:‘Aşağıdaki sebeplerden birinin gerçekleşmesi hâlinde sulh hâkimi terekenin defterinin tutulmasına karar verir:
- Mirasçılar arasında vesayet altına alınmış olan veya alınması gereken kimse varsa,
- Mirasçılardan biri uzun süreden beri bulunamıyorsa ve temsilcisi de yoksa,
- Mirasçılardan veya ilgililerden biri, ölüm tarihinden başlayarak bir ay içinde istemde bulunursa,
Defter tutma işlemi gecikmeksizin tamamlanır.’
Madde 592:‘Aşağıdaki hâllerde sulh hâkimi re’sen mirasın resmen yönetilmesine karar verir:
- Mirasçılardan birinin uzun süreden beri bulunamaması ve temsilci de bırakmaması hâlinde menfaati gerektiriyorsa,
- Mirasta hak sahibi olduğunu ileri sürenlerden hiçbiri mirasçılık sıfatını yeterince ispatlayamazsa veya bir mirasçı bulunup bulunmadığı şüpheli olursa,
- Mirasçıların tamamı bilinmiyorsa,
- Kanunda özel olarak öngörülmüşse,
Mirasbırakan terekenin tamamı üzerinde yetkili olmak üzere vasiyeti yerine getirme görevlisi atamış ise, önemli bir engel bulunmadıkça terekenin yönetimi ona verilir.
Mirasbırakan velâyet veya vesayet altında idiyse; veli veya vasi bir sakınca olmadıkça terekenin yönetimiyle görevlendirilir.
Sulh hâkimi, terekeyi yönetmekle görevlendirilen kimseye, istemi hâlinde terekeden karşılanmak üzere uygun bir ücret ödenmesine karar verir.
Madde 593:‘Terekeyi resmen yöneten sulh hâkimi veya onun yönetimle görevlendirdiği kimse, resmen yönetme sebeplerinin ortadan kalkmasına ya da paylaştırmaya kadar, terekeyi hak sahiplerinin haklarının kaybına meydan vermeyecek biçimde iyi bir yönetici gibi özenle yönetmek ve özellikle aşağıda yazılı işleri görmekle yükümlüdür:
- Henüz yapılmamışsa, terekenin yazımı,
- Gereken koruma önlemlerinin alınması,
- Mirasçıların menfaatlerine veya iyi bir yönetimin gereklerine uygun düştüğü takdirde terekedeki malların satılması,
- Mirasbırakanın alacaklarının tahsili ve borçlarının ödenmesi,
- Mirasçıların yasal haklarını zedelemediği anlaşılan vasiyetlerin, sulh hâkiminin izni ve asliye hâkiminin onayı ile yerine getirilmesi,
- Terekeye ait paraların faiz getirmek üzere Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirtilen bir bankaya yatırılması veya bu paralarla Devlet tahvili alınması ve yeterli güvencesi bulunmayan yatırımların güvenceli yatırımlara dönüştürülmesi,
- Terekede ticarethane, imalâthane veya başka bir işletme varsa, bunların olduğu gibi sürdürülmesi; sürdürmede yarar yoksa, tasfiyesi için gerekli önlemlerin alınması.’
Madde 594/1:‘Mirasbırakanın mirasçısı bulunup bulunmadığı veya mirasçıların tamamı bilinmiyorsa, sulh hâkimi uygun araçlarla ve bir ay ara ile iki defa ilân yapıp hak sahiplerini son ilândan başlayarak en geç bir yıl içinde mirasçılık sıfatlarını bildirmeye çağırır.’
Madde 595:‘Mirasbırakanın ölümünden sonra ele geçen vasiyetnamesinin, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın hemen sulh hâkimine teslim edilmesi zorunludur.
Sulh hâkimi, teslim edilen vasiyetnameyi derhâl inceler, gerekli koruma önlemlerini alır; olanak varsa ilgilileri dinleyerek terekenin yasal mirasçılara geçici olarak teslimine veya resmen yönetilmesine karar verir.’
Madde 596:‘Vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın tesliminden başlayarak bir ay içinde mirasbırakanın yerleşim yeri sulh hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur.’
Madde 598/1:‘Başvurusu üzerine yasal mirasçı oldukları belirlenenlere, sulh mahkemesince veya noterlikçe mirasçılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir.
Madde 607:‘Koruma önlemi olarak terekenin yazımı hâlinde mirası ret süresi, yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin sulh hâkimi tarafından kendilerine bildirilmesiyle başlar.’
Madde 609:‘Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.
Sulh hâkimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.
Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.’
Madde 612:‘En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir.’
Madde 614:‘Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Bu takdirde ret, sulh hâkimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.’
Madde 615:‘Önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir.’
Madde 619/2:‘Defter tutma, mirasın reddine ilişkin usule uyulmak suretiyle, bir ay içinde sulh hâkiminden istenir.’
Madde 620:‘Resmî defter, sulh mahkemesi tarafından düzenlenir; bu deftere terekeye ait aktif ve pasifler takdir edilen değerleriyle yazılır.
Mirasbırakanın malî durumu hakkında bilgi sahibi olan herkes, sulh mahkemesi tarafından istenilen bilgiyi vermekle yükümlüdür. Haklı bir sebep olmaksızın bilgi vermeyenler veya yanlış ya da eksik bilgi verenler, bundan doğacak zararları mirasçılara, vasiyet alacaklılarına veya üçüncü kişilere tazminle yükümlüdürler.
Mirasçılar, özellikle mirasbırakanın kendilerince bilinen borçlarını sulh mahkemesine bildirmek zorundadırlar.’
Madde 621:‘Sulh mahkemesi, mirasbırakanın alacaklıları ile borçlularını belli bir süre içinde alacaklarını ve borçlarını bildirmeleri için bir ay arayla iki defa yapılacak ilân yoluyla çağırır. Çağrı, kefalet sebebiyle alacaklı ve borçlu olanları da kapsar.’
Madde 624/2: ‘Miras bırakanın işlerinin yürütülmesi sulh mahkemesince kendisine bırakılan mirasçıdan diğer mirasçılar güvence göstermesini isteyebilirler.’
Madde 626/2:‘Koşullar gerektirdiği takdirde sulh mahkemesi, tereke mallarına yeni değer biçilmesi, uyuşmazlıkların çözümü ve benzeri durumlar için ek süre verebilir.’
Madde 631/1:‘Mirasın Devlete geçmesi hâlinde sulh mahkemesi, re’sen yukarıdaki usuller uyarınca terekenin resmî defterini düzenler.’
Madde 634:‘Resmî tasfiye, sulh mahkemesince veya atayacağı bir ya da birkaç tasfiye memuru tarafından yapılır.
Tasfiye memuru, göreviyle ilgili işlerini sulh mahkemesinin gözetim ve denetimi altında yürütür. Mirasçılar ve tereke alacaklıları, sulh mahkemesine, tasfiye memuru tarafından yapılan veya tasarlanan işlemlerden dolayı bunu öğrendikleri tarihten başlayarak yedi gün içinde yazılı olarak şikâyette bulunabilirler.’
Madde 636:‘Mevcudu borçlarını ödemeye yetmeyen terekenin tasfiyesi, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre yapılır.’
Madde 640:‘Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Bir mirasçı ödemeden aciz hâlinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.’
Madde 642: ‘Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.
Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.’
Madde 644:‘Bir mirasçı, terekeye dahil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde sulh hâkimi, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder.’
Madde 648:‘Açılmış mirasta bir mirasçının payını devralmış veya haczettirmiş olan ya da elinde mirasçıya karşı alınmış borç ödemeden aciz belgesi bulunan alacaklı, sulh hâkiminden bu mirasçının yerine paylaşmaya katılmak üzere bir kayyım atanmasını isteyebilir.’
Madde 650:‘Mirasçılar, tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar. Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir. Payların oluşturulmasında hâkim, yerel âdetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur.’
Madde 651/3: ‘Mirasçılardan biri istemde bulunursa satış artırma yoluyla yapılır. Mirasçılar artırmanın şekli konusunda anlaşamazlarsa sulh hâkimi, artırmanın mirasçılar arasında veya herkese açık yapılmasına karar verir.’
Madde 653/2: ‘Aile belgeleri ile aile için özel anı değeri olan eşya, mirasçılardan birinin karşı çıkması hâlinde satılamaz. Mirasçılar arasında anlaşmazlık çıkarsa sulh hâkimi, yerel âdetleri, âdet yoksa kişisel durumları göz önünde tutarak bu eşyanın, payına mahsup edilmek veya edilmemek suretiyle mirasçılardan birine özgülenmesine ya da satılmasına karar verir.
Madde 658:‘Mirasçılar özgülenme değeri üzerinde uyuşamazlarsa, bu değer sulh hâkimi tarafından belirlenir.’
Eşya hukukuna ilişkin hükümlerde sulh hukuk mahkemesinin görevi
Madde 810:‘İntifa hakkı sahibi, kendisine tanınan uygun süre içinde güvence göstermez veya hakkın konusu olan malı malikin itiraz etmesine rağmen hukuka aykırı şekilde kullanmaya devam ederse; sulh hâkimi, yeni bir karara kadar intifa hakkı sahibinin zilyetliğini kaldırarak hakkın konusunu atayacağı bir kayyıma tevdi eder.’
Madde 880:‘Acele karar alınması gereken hâllerde, borçlunun veya diğer bir ilgilinin istemesi üzerine, şahsen hareket etmesi kanun hükmü gereği olup da adı veya nerede olduğu bilinmeyen alacaklıya, rehinli taşınmazın bulunduğu yer sulh hâkimi tarafından bir kayyım atanır.’
Madde 915/3: ‘Temsilcinin yetkisinin sona ermesi hâlinde ilgililer anlaşamazlarsa, sulh hâkimi gerekli önlemleri alır.’
Kat Mülkiyeti Kanunu ve Sulh Hukuk Mahkemesi
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu Ek Madde 1’e göre Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir. Kanun’da belirtilen uyuşmazlıklar ve sulh hukuk mahkemesinin görevine ilişkin düzenlemeler şöyledir:
Kat mülkiyetinin devri mecburiyeti başlıklı 25. Maddeye göre kat maliklerinden birinin bu kanuna göre kendisine düşen borçları ve yükümleri yerine getirmemek suretiyle diğer kat maliklerinin haklarını, onlar için çekilmez hale gelecek derecede ihlal etmesi halinde, diğer malikler, o kat malikinin müstakil bölümü üzerindeki mülkiyet hakkının kendilerine devredilmesini sulh hukuk mahkemesi hakiminden isteyebilirler.
Diğer maliklerin bu talebe ilişkin dava hakkı, devir konusunda kat maliklerince alınan dava açma kararının öğrenilmesi tarihinden başlayarak altı ay ve her halde dava hakkının doğumundan başlayarak beş yıl içinde kullanılmazsa veya dava sebebi ortadan kalkmışsa düşer.
Kanun’un 33. Maddesine göre kat malikleri kurulunca verilen kararlar aleyhine, kurul toplantısına katılan ancak aykırı oy kullanan her kat maliki karar tarihinden başlayarak bir ay içinde, toplantıya katılmayan her kat maliki kararı öğrenmesinden başlayarak bir ay içinde ve her halde karar tarihinden başlayarak altı ay içinde ana gayrimenkulün bulunduğu yerdeki sulh mahkemesine iptal davası açabilir; kat malikleri kurulu kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı durumlarda süre koşulu aranmaz.
Kat maliklerinden birinin yahut onun katından kira akdine, oturma hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı surette faydalanan kimsenin, borç ve yükümlerini yerine getirmemesi yüzünden zarar gören kat maliki veya kat malikleri, ana gayrimenkulün bulunduğu yerin sulh mahkemesine başvurarak hâkimin müdahalesini isteyebilir. Hakim, ilgilileri dinledikten sonra, Kat Mülkiyeti Kanunu’na ve yönetim planına ve bunlarda bir hüküm yoksa, genel hükümlere ve hakkaniyet kaidelerine göre derhal kararını verir ve bunun, tespit edeceği kısa bir süre içinde yerine getirilmesi lüzumunu ilgiliye tefhim veya tebliğ eder. Tespit edilen süre içinde hâkimin kararını yerine getirmeyenlere, idarî para cezası verilir.
Ana gayrimenkulün yönetimi için yönetici atanmasını düzenleyen 34. Maddeye göre kat malikleri, kendi aralarından veya dışardan seçecekleri bir kimseye veya üç kişilik bir kurula yöneticilik verebilirler; ancak kat malikleri ana gayrimenkulün yönetiminde anlaşamaz veya toplanıp bir yönetici atayamazlarsa, o gayrimenkulün bulunduğu yerin sulh mahkemesince, kat maliklerinden birinin müracaatı üzerine ve mümkünse diğerleri de dinlendikten sonra, gayrimenkule bir yönetici atanır. Bu yönetici, aynen kat maliklerince atanan yöneticinin yetkilerine sahip ve kat maliklerine karşı sorumlu olur.
Sulh mahkemesince atanan yönetici, bu atanma üzerinden altı ay geçmedikçe, kat malikleri kurulunca değiştirilemez Ancak haklı bir sebep çıkarsa, onu atamış olan sulh mahkemesi, değiştirmeye müsaade edebilir.
Kat irtifakının sona ermesine ilişkin 49. Maddeye göre kat irtifakına konu olan arsa üzerinde, bu irtifakın kurulması sırasında verilen plana göre beş yıl içinde yapı yapılmazsa maliklerden birinin istemi üzerine, sulh hakimi, gerektiğinde ilgilileri de dinleyerek, duruma göre kat irtifakının sona ermesine veya belli bir süre için uzatılmasına karar verir. Süre istem üzerine yeniden uzatılabilir.
Kanun’un 52. Maddesine göre Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce hava hakkı, oda mülkiyeti gibi isimler altında kurulmuş olan haklar, Kat Mülkiyeti Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden başlayarak üç yıl içinde, kat mülkiyetine veya kat irtifakına çevrilir. Maddede yer alan hükümlere göre hak sahipleri tapu idaresinin kararına karşı, bunun kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde, sulh mahkemesine dava açmak suretiyle itiraz edebilirler.
Kanun’un 54. Maddesine göre İmar Kanunu hükümlerine göre ortaklaştırma halinde, ortaklaştırılan gayrimenkuller arasında kat mülkiyetine tâbi gayrimenkul varsa ve ortaklaştırma, 9/11/1985 tarihinden önce ise 6785 sayılı İmar Kanununun 46 ncı maddesi, bu tarihten sonra ise 3194 sayılı İmar Kanununun 16 ncı maddesi gereğince ortaklığın giderilmesi hususunda bir anlaşmaya varamazlarsa, her gayrimenkulün ortaklaştırmadan önceki geçer değerleri, ortaklığı gidermekle görevli sulh mahkemesince ayrı ayrı takdir edilerek, bunlara Türkiye İstatistik Kurumunca yayımlanan üretici fiyat endeksi uygulanmak suretiyle her bir gayrimenkulün hükme en yakın tarih itibarıyla ulaştığı değerleri tespit edildikten sonra, bunlardan değeri en fazla olan gayrimenkulün malikine, öteki gayrimenkulleri bu değerle satın almasını teklife karar verilir ve bu teklif kabul edilip bedel ödenince ortaklık giderilmiş olur.
Kat irtifakına geçişi düzenleyen Ek Madde 4’e göre beş veya daha fazla kişi tarafından üzerinde bir veya birden çok yapı yaptırılmak amacıyla birlikte bir arsa edinilmiş olması ve pay sahiplerinden en az beşte dördünün kat irtifakına geçiş konusunda aldığı karara uyulmaması halinde, karara uymayan pay sahiplerinin gayrimenkuldeki paylarının iptaline ve bu payların, isteyen diğer pay sahipleri adına tesciline sulh mahkemesi tarafından maddedeki şartlar çerçevesinde karar verilir.
Sulh Hukuk Mahkemesi’nin Görevine İlişkin Örnek Yargıtay Kararları
“Vasinin şahsına ilişkin itiraz talebi Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 06.02.2015 günlü kararı ile itirazın reddi görüşüyle dosyayı değerlendirme için denetim makamına gönderilmiştir. Denetim makamı sıfatıyla Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi 16.02.2015 gün ve 2015/14-14 D.iş sayılı kararı ile Ankara 12.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 05.11.2014 gün ve 2013/1794-2014/1196 sayılı kararına yapılan itirazın reddine, diğer hususlar yönünden dosyanın temyizen incelenmesi için Yargıtaya gönderilmek üzere vesayet makamı olan Ankara12. Sulh Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 422. maddesi gereğince vasinin şahsına-sıfatına karşı yapılan itirazları veya vasinin ileri sürdüğü kaçınma sebeplerini (özürleri) inceleme görevi, öncelikle vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesine, onun kabul etmemesi halinde denetim makamına aittir. Aynı Yasanın 488. maddesi uyarınca ise, vesayet makamının kararlarına ilişkin itiraz üzerine verilen denetim makamı kararları kesindir.” (Yargıtay18. Hukuk Dairesi 2015/7007 E., 2016/1047 K.)
“Somut olayda davacı vekili, müvekkilinin 05.07.2014 başlangıç tarihli işletme sözleşmesi ile davalı ile sözleşme yaptığını, bu sözleşmeye göre davacıya ait kuaförü davalıya ait imza kuaförüne dönüştüreceğini, 6 aylık deneme süresi olacağını, deneme süresi içinde imza kuaför istediği ciroya ulaşır ise sözleşmenin 7 yıl devam edeceğini, her ayın 5 inde davalının davacıya devir hakkı olan aylık 2.500,00.-TL ödeyeceğini, ancak davalının 4 aylık devir bedelini ödemediğini ve aynı şekilde dükkanın tüm elektrik, su, telefon, internet, alarm giderleri ile aylık vergi, KDV, stopaj ve buna benzer giderlerinde davalıya ait olacağının kararlaştırıldığını, ancak ödenmeyen aylık kiralar ile diğer giderlerin müvekkilince yapılması nedeni ile toplam 14.795,00.-TL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği anlaşılmış olup uyuşmazlığın Antalya 2. Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.”(Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/3724 E. 2016/6767 K.)
“Dosyadaki bilgi ve belgeler ile özellikle tapu kayıt örneğinden; ana taşınmazın tek parsel üzerinde olduğu ve üzerinde kat irtifakı kurulduğu anlaşıldığından; anlaşmazlığın değerine bakılmaksızın sulh hukuk mahkemesinde çözümleneceğini düzenleyen Kat Mülkiyeti Kanununun Ek.1 maddesi gereğince görevsizlik kararı verilmesi yerine, asliye hukuk mahkemesince davaya bakılıp işin esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir.”(Yargıtay 18. Hukuk Dairesi 2015/20085 E., 2016/1509 K.)
“Kanunda çekişmesiz yargı işlerinin neler olduğu önce genel çerçevesi belirlenerek, daha sonra da mümkün olduğunca sayılarak belirtilmiştir. Ancak bu sayma sınırlı olmadığından yasa maddesinde sayılmayan fakat çekişmesiz yargı ölçütlerini taşıyan diğer işlerin de çekişmesiz yargı işi olarak kabulü gerekir. Yani, 382. maddede sayılmamakla beraber çekişmesiz yargının ölçütlerinden birini veya birkaçını taşıyan bir iş de çekişmesiz yargı işi olarak değerlendirilebilir.
Tapu kayıt maliki ile davacının miras bırakanının aynı kişi olduğunun tespiti davaları da 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382. maddesinde belirtilen çekişmesiz yargı işlerinden sayılmalıdır. Kaldı ki, 382. maddenin 2-ç/1 fıkrasında “Taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması” çekişmesiz yargı işi sayılmış olup, niteliği itibariyle tespit taleplerinden başka bu tarife uyacak bir dava türü de bulunmamaktadır.
Talep tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 383. maddesine göre de, çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece Sulh Hukuk Mahkemeleridir. Bu itibarla, çekişmesiz yargı işi olan tespit taleplerine Sulh Hukuk Mahkemelerince bakılması gerekir. Anılan Kanunun 114/1-c ve 115. maddeleri gereğince, görev dava şartlarından olup mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta davacı; 6100 Sayılı yürürlük tarihinden sonra 19.11.2013 tarihli dava ile 944 ada 6 parsel sayılı taşınmazda malik gözüken ‘… … oğlu …’’ ile kendi mirasbırakanı ‘‘… oğlu …“in aynı kişi olduklarının tespiti isteğiyle eldeki davayı açmıştır. Hâl böyle olunca anılan isteğin Asliye Hukuk Mahkemesinde yazılı yargılama usulüne göre görülmesi mümkün olmadığından, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde davanın esası hakkında karar verilmesi doğru değildir.”(Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2016/1815 E., 2016/4073 K.)
“6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 382/2-a-1 maddesinde, ergin kılınma (kaza-i rüşt) kararı verilmesine ilişkin davanın çekişmesiz yargıya ilişkin olduğu düzenlenmiş aynı Kanun’un 383. maddesinde çekişmesiz yargıda aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu belirlenmiştir. Bu durumda uyuşmazlığın sulh hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Aynı Yasa’nın 1. maddesinde yer alan “Mahkemelerin görevi, ancak Kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir” hükmü uyarınca, görev hususunun mahkemece re’sen araştırılması ve yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerekmektedir. Dolayısıyla davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, bu konuda bir araştırma yapmadan davanın esastan karara bağlanarak kesin hüküm oluşmasına sebebiyet verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.” (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/968 E., 2017/734 K.)