NAFAKA TÜRLERİ
Aile hukukunun bir kurumu olan nafaka, bir kimsenin yoksulluk içinde bulunan yakınlarından birinin geçimini sağlamak üzere, yasal bir yükümlülük olarak, belirli aralıklarla maddi destek sağlamasıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda dört çeşit nafaka düzenlenmektedir. Bunlar; tedbir nafakası, iştirak nafakası, yoksulluk nafakası ve yardım nafakasıdır.
1.Tedbir Nafakası: Kanunun 169. Maddesinde ‘geçici önlemler’ başlığı altında yer alan tedbir nafakası, “boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır” şeklinde düzenlenmiştir. Nafakanın miktarı hakim tarafından re’sen, tarafların mali durumları göz önünde bulundurularak belirlenir. Dolayısıyla belirlenecek nafakanın üst sınırı, nafakayı verecek olan tarafın geliridir. Bu nafakayı ödeme yükümlülüğünün kaynağı, evlilik birliğinin devamıdır. Bu nedenle davayı kimin açtığı veya eşlerin kusurluluk durumu tedbir nafakası bakımından önem taşımamaktadır. Geçimini sağlayamayan eş, davacı veya davalı olması, kusurlu veya kusursuz olması önem arz etmeksizin tedbir nafakası talep edebilecektir. Ancak Yargıtay, düzenli geliri bulunan eş lehine tedbir nafakasına hükmedilemeyeceğini kabul etmektedir.
Tedbir nafakasına ilişkin ödeme, buna ilişkin karar alındığı tarihten itibaren değil, davanın açıldığı tarihten itibaren geçerlidir. Dolayısıyla tedbir nafakası kararı geriye etkili olarak sonuç doğurmaktadır. Bununla birlikte tedbir nafakası, boşanma davası sırasında alınan geçici önlemlerden biri olması sebebiyle, davanın sonucunda verilen boşanma veya ayrılık kararının kesinleşmesiyle birlikte sona ermektedir.
2.İştirak Nafakası: İştirak nafakası, anne veya babanın, çocuğun ihtiyaçları için mali yükümlülüğüdür. Boşanma sonucu çocuğun velayeti ebeveynlerden biri üzerinde kalmaktadır. Ancak bu durum velayet hakkı devam etmeyen ebeveynin, çocuğun gereksinimlerinden sorumlu olmayacağı anlamı taşımamaktadır. Bu hususa ilişkin düzenleme Türk Medeni Kanunu’nun 182. Maddesinde “Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderine gücü oranında katılmak zorundadır” şeklinde yer almaktadır. Hakim, talep olmaksızın iştirak nafakasına hükmedebilir.
İştirak nafakasının miktarının belirlenmesinde, nafaka yükümlüsünün mali durumu, çocuğun ihtiyaçları ve velayet hakkı üzerinde bırakılan ebeveynin mali durumu dikkate alınır. İştirak nafakası ödemesi, kararın kesinleşmesiyle başlar ve kural olarak çocuk ergin olana kadar devam eder. Ancak Kanunun 328. Maddesine göre “ Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” Dolayısıyla çocuk ergin olsa dahi, eğitim hayatı devam ettiği sürece iştirak nafakası da devam etmektedir.
3.Yoksulluk Nafakası: Boşanmanın mali sonuçlarından biri olan yoksulluk nafakası, Medeni Kanunun 175. Maddesinde düzenlenmektedir. Buna göre,
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir.
Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”
Toplumda yaygın bir kanı olmasına karşın yoksulluk nafakası, boşanma sonrası erkeğin kadına vermekle yükümlü olduğu nafaka değildir. Kanun buna ilişkin bir ayım yapmamakta, ‘boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf’ ifadesini kullanmaktadır. Bu nedenle evlilik birliği içindeki görev paylaşımı ve tarafların boşanma sonucunda mali durumlarının alacağı hal dikkate alınmaktadır. Kanunda dikkat çeken bir diğer husus ise ‘süresiz’ ifadesidir. Ancak bir sonraki maddede yoksulluk nafakasının sona ereceği durumlara ilişkin ifadelere yer verilmektedir. İlgili madde şu şekildedir:
Madde 176/3: “İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.”
İştirak nafakası ve tedbir nafakasından farklı olarak yoksulluk nafakası, hakimin re’sen karar verebileceği bir nafaka türü değildir. Muhakkak yoksulluğa düşen tarafın talepte bulunması gerekmektedir ancak bu talebin boşanma davası esnasında olması mecburi değildir. Nitekim Kanunun 177. Maddesi, boşanma davalarından sonra açılacak nafaka davalarına ilişki yetki kuralını düzenlemektedir.
Yoksulluk nafakası talep edebilmenin bazı koşulları bulunmaktadır.
*Öncelikle bu nafakayı talep edecek olan eşin, diğerine göre daha az kusurlu olması aranmaktadır. Kusursuz olan değil, boşanmanın gerçekleşmesine sebebiyet verme bakımından diğer eşe göre daha kusurlu olan taraf, yoksulluğa düşecek olması halinde yoksulluk nafakası talep edebilecektir. Bununla birlikte nafaka yükümlüsünün kusurlu olması aranmamaktadır. Ancak boşanmada daha kusurlu olan taraf, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşecek olsa dahi yoksulluk nafakasına hak kazanamamaktadır.
*İkinci olarak yoksulluk nafakası talep eden eşin yoksulluğa düşmesi sonucunun meydana gelmesidir. Talepte bulunan eşin çalışma gücü başka bir geliri veya serveti bulunmuyorsa, kendisi lehine yoksulluk nafakasına hükmedilebilir. Ancak yoksulluk nafakası talep eden eşin emekli maaşı varsa veya kendisine ait malları varsa, talebin reddinden önce bunların talepte bulunan eşi yoksulluktan kurtarıp kurtarmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Yoksulluğun tespitinde toplumdaki genel anlayış dikkate alınmakta, büyük bir yoksulluk içine düşülmesi koşulu aranmamaktadır.
*Belirlenen nafakanın miktarının, nafaka yükümlüsünün mali gücüyle orantılı olması gerekmektedir. Dolayısıyla nafaka yükümlüsünün mali durumunun, talepte bulunan eşin ihtiyaçlarının karşılanması için gereken miktarın tamamını karşılamayacak ölçüde olması halinde buna uygun bir miktara karar verilmesi gerekmektedir. Nafaka yükümlüsünün hiç ödeme gücünün olmaması durumunda ise yoksulluk nafakasına hükmedilemez. Bununla birlikte nafaka yükümlüsü eşin mali durumunun çok iyi olması, talepte bulunan eşin yoksulluğunu giderecek miktardan daha fazlasından sorumlu tutulmasına sebep teşkil etmemektedir. Yoksulluk nafakasının amacı boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi bu durumdan kurtarmak olduğundan, nafaka yükümlüsü eşe, talepte bulunan eşin lüks yaşam koşulları içinde yaşamasını sağlama sorumluluğu yüklenemeyecektir. Ancak eşler bu doğrultuda anlaşarak nafaka miktarını kendileri tayin edebilirler. Hatta nafaka miktarının yabancı para cinsinden ödenmesini de kararlaştırabilirler.
Yoksulluk nafakasının miktarı belirlenirken nafaka yükümlüsü eşin bakmakla yükümlü olduğu başka kişiler varsa onların da ihtiyaçları göz önünde bulundurularak bir miktar tespit edilir. Nafaka ödemesinin, toptan veya irat biçiminde olması mümkündür. Ödeme biçimine hakim karar verecektir ancak yine tarafların bu hususta anlaşmaları mümkündür.
Kanunun 176/4. Maddesine göre belirlenen nafaka miktarı zaman içinde gelişen koşullar doğrultusunda değişebilecektir. Söz konusu madde “Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir” şeklindedir. Bu değişikliğin yapılabilmesi için ilgili tarafın talepte bulunması gerekmektedir. Nafaka miktarının artırılması talep edilecekse nafaka alacaklısı eş, miktarın azaltılması isteniyorsa nafaka yükümlüsü eş talepte bulunacaktır. Değişiklik talebine esas teşkil edebilecek duruma, nafaka alacaklısı eşe önemli miktarda miras kalması, nafaka yükümlüsünün çalışma gücünü kaybetmesi veya önemli ve maliyetli bir tedavi gereksiniminin ortaya çıkması örnek gösterilebilir.
4.Yardım Nafakası: Birlikte yaşama şartı aranmaksızın belirli dereceye kadar hısımların birbirlerine yardım etme yükümlülüğüdür. Kanunun 364. Maddesi şöyledir:
“Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.
Kardeşlerin nafaka yükümlülükleri, refah içinde bulunmalarına bağlıdır.
Eş ile ana ve babanın bakım borçlarına ilişkin hükümler saklıdır.”
Bu maddeye göre yoksulluğa düşen bir dede, torunundan nafaka talep edebilmektedir. Dolayısıyla yardım nafakası aile içinde yoksulluğa düşene destek olma sorumluluğunu çekirdek aile içindeki sorumluluktan ibaret olmaktan çıkarmakta ve genişletmektedir. Ancak bu yükümlülüğün kapsamındaki kişiler, maddede belirtilen hısımlardan ibarettir. Örneğin bir amcanın yoksulluğa düşen yeğenine yardım nafakası verme yükümlülüğü yoktur.
Yardım nafakası talebinde bulunulabilmek için, yardım edilmemesi halinde yoksulluğa düşülecek olması yeterlidir, talep anında yoksulluğa düşülmüş olması aranmamaktadır. Talepte bulunanın yoksulluğa düşmesine ilişkin tespit, kendisinin yaşam standartları esas alınarak değil objektif kriterler çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda ‘yaşaması ve geçimi için zorunlu olan ihtiyaçları kendi imkanlarıyla temin edemeyen kimse’ yoksulluğa düşmüş kabul edilmektedir.
Yardım nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talebinde bulunanın iyiniyetli olması gerekmektedir. Dolayısıyla çalışma imkanı varken çalışmaması sebebiyle yoksulluğa düşen bir kimsenin yoksulluk nafakası talebi iyiniyetli kabul edilemeyecektir. Ancak kişinin kendi kusurlu davranışı neticesinde yoksulluğa düşmüş olması, yoksulluk nafakası talep etmesine engel teşkil etmemektedir. Bunun yanı sıra ergin çocuk, eğitiminin devam etmesi sebebiyle çalışamadığı için yardım nafakası talep etme hakkına sahiptir.
Kanunda eş ve ana babaya karşı bakım borcunun bulunduğuna işaret edilmiştir. Dolayısıyla bu kişilerin bakımından öncelikle sorumluluk söz konusudur ve bakım borcu yükümlüsünün ödeme gücü olduğu sürece yardım nafakası talep edilemez.
Kardeş bakımından ise kanun, belirli bir zenginliğe ulaşmış olmayı aramaktadır. Kardeşin refah içinde olup olmadığına ilişkin Yargıtay’ın benimsediği ölçüt, ‘geliri, çevresi ve sosyal durumuna göre lüks sayılabilecek şeyleri sağlamaya elverişli bulunan ve ihtiyacı dışında her şeyi elde edebilecek bolluk ve zenginlik içinde olma’dır.
Kanun, yoksulluk nafakası talebi bakımından sıra esası benimsemiştir. 365. Maddeye göre “Nafaka davası, mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak açılır.” Dolayısıyla ilk sırada altsoy, ikinci sırada üstsoy ve üçüncü sırada refah halinde olması durumunda kardeş yer almaktadır.
Yardım nafakasının miktarı bakımından talepte bulunan yalnızca, geçimi için zorunlu giderlerin karşılanmasını talep edebilecektir. Yardım nafakası yükümlüsünün çok daha iyi ekonomik koşullar içinde olması onun yükümlülüğünü artırmamaktadır. Bununla birlikte nafaka alacaklısının geçimi için gereken miktar daha fazla olsa dahi, nafaka yükümlüsü kendi gücünü aşan miktardan sorumlu değildir. Hakim, bu sınırlar çerçevesinde nafaka miktarını tayin edecektir. Nafaka borcunun başlangıcı, kararın kesinleştiği tarih değil davanın açıldığı tarihtir.
Yardım nafakası, kişiye bağlı bir hak olup mirasçıya intikal etmemektedir. Yardım nafakası kural olarak üçüncü kişiye devredilemez, haczedilemez, takas edilemez. Nafaka isteme hakkından önceden feragat edilemez.
Yargıtay Kararları
“Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Bölge adliye mahkemesi ilgili hukuk dairesince davacı kadının yargılama sırasında çalışmaya başladığı, düzenli ve sürekli gelir getiren bir işi olduğu, bu nedenle yoksulluk nafakası şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine hükmedilmişse de; davacı kadın hakkında yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırma tutanağında, davacı kadının çalışmadığı, gelirinin ve mal varlığının bulunmadığı belirtilmişsede Kadının 2019 yılında işe giriş kaydının olduğu ve tanık beyanlarında, davacı kadının tekstilde işçi olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır. O halde, ilk derece mahkemesince davalı erkeğin de asgari ücretle çalıştığı göz önüne alınarak davacı kadının çalışıp çalışmadığının, çalışıyorsa yoksulluktan kurtaracak düzeyde düzenli ve sürekli bir gelirinin olup olmadığının, işten ayrılmışsa kendi isteği ile mi yoksa zorunlu olarak mı ayrıldığı hususları araştırılarak boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi, gerçekleşecek sonucuna göre kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, bu konuda eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/8458 E. 2021/9414 K.)
“Dosya incelendiğinde; davacı ve davalı arasında evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak görülen … 1. Aile Mahkemesi’nin 2016/201 Esas-2017/1249 Karar sayılı ilamında, sadece evlilik içinde doğan Melisa yararına tedbir nafakasına hükmedildiği, iş bu davada soybağı düzenlenen Busenaz yararına hükmedilen herhangi bir nafaka olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle Türk Medeni Kanunu’nun 327/1 inci maddesi uyarınca çocukların bakım, eğitim ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanmasının zorunlu olması hususunun da gözetilerek Busenaz yararına çocuğun ihtiyaçlarına uygun bir iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.”(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/5714 E. 2021/9677 K.)