Ses veya Görüntülerin Kayda Alınması Suçu
Bir suçun soruşturma veya kovuşturma aşamasında yetkisiz olarak yapılan ses ve görüntü kaydı ve bunların nakledilmesi suç teşkil etmektedir. Söz konusu suç yalnızca ceza yargılaması için değil hukuk davalarında yapılan kayıtlar için de geçerlidir.
Bu suç, TCK m.286’da, “Soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasındaki ses veya görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan veya nakleden kişi, altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmektedir. Bununla birlikte CMK m.183’te yer alan“180 inci maddenin beşinci fıkrası ile 196 ncı maddenin dördüncü fıkrası hükmü saklı kalmak üzere, adliye binası içerisinde ve duruşma başladıktan sonra duruşma salonunda her türlü sesli veya görüntülü kayıt veya nakil olanağı sağlayan aletler kullanılamaz. Bu hüküm, adliye binası içerisinde ve dışındaki diğer adlî işlemlerin icrasında da uygulanır.” hükmü de ceza yargılaması sırasında ses ve görüntü alınamayacağını düzenlemektedir. Hukuk davalarındaki yasak ise 6100 sayılı HMK’nun 153. Maddesinde yer almaktadır. İlgili madde şöyledir;
Madde 153:“(1) Duruşma sırasında fotoğraf çekilemez ve hiçbir şekilde ses ve görüntü kaydı yapılamaz. Ancak, dava dosyasında saklı kalmak kaydıyla, yargılamanın zorunlu kıldığı hâllerde, mahkemece çekim yapılabilir ve kayıt alınabilir. Bu şekilde yapılan çekim ve kayıtlar ile kişilik haklarını ilgilendiren konuları içeren dava dosyası içindeki her türlü belge ve tutanak, mahkemenin ve ilgili kişilerin açık izni olmadıkça hiçbir yerde yayımlanamaz.
(3) Kayıt ve yayın yasağına aykırı davranan kişi hakkında, ayrıca Türk Ceza Kanununun 286 ncı maddesi hükümleri uygulanır.”
Bu suç ile korunan hukuki değer, esas itibariyle kamu menfaatidir. Adliyenin ve adli makamların yaptığı işlemlerin korunması, adli makamların güvenilirliğine ve adil yargılanma hakkının korunduğuna dair inancın korunması suretiyle kamu menfaati korunmuş olmaktadır. Bununla birlikte en temel insan haklarından olan “masumiyet karinesi”nin korunması amacının da korunan hukuki değerler arasında olduğunu belirtmek gerekmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) m. 6/2’de yer alan ve bir suç ile itham edilen bir kişinin yasal olarak suçluluğu ispatlanıncaya kadar masum sayılacağını düzenleyen masumiyet karinesi, Anayasamızın 38. Maddesinde de koruma altına alınmıştır. Bu suç ile ayrıca, adil yargılanma hakkı, kişilik hakları ve özel hayatın gizliliği de koruma altına alınmıştır.
Suçun konusu, soruşturma veya kovuşturma işlemleri sırasında yetkisiz olarak kayda alınan veya nakledilen ses veya görüntülerdir. HMK bakımından suçun konusu ise kayıt yasağına aykırı olarak çekilen fotoğraflar ya da kayda alınan ses ve görüntülerdir.
Ses veya görüntülerin kayda alınması suçu, özgü suçlardan olmayıp, herkes tarafından işlenebilen bir suç tipidir. Suçun basın tarafından işlenmesi durumunda, cezai sorumluluk bakımından, Basın Kanunu’nun 11. Maddesinin dikkate alınması gerekmektedir.
TCK’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar” kısmında, “Adliyeye Karşı Suçlar” başlığı altında yer alan ses veya görüntülerin kayda alınması suçu ile korunan hukuki değerin adliye ve adli makamların güvenilirliğine olan inanç ve adil yargılanma hakkı olması sebebiyle suçun mağduru toplumu oluşturan herkestir. Ayrıca, somut olayda, adil yargılanma hakkı ve buna bağlı olarak masumiyet karinesi, özel hayata saygı veya kişilik hakkı ihlal edilen şüpheli, sanık, mağdur veya HMK bakımından bakıldığında davanın tarafları, ses veya görüntülerin yargı görevi yapanları, bilirkişileri veya tanıkları tehdit etme ya da korkutma gibi bir amaçla kullanılması halinde ise bu kişiler de suçun ikincil derecede mağduru kabul edilmelidir.
Söz konusu suç seçimlik hareketli bir suç olup, soruşturma veya kovuşturma evrelerinde kayıt veya nakil hareketlerinden birinin yapılması suçun oluşması için yeterlidir, her iki hareketin birlikte yapılması gerekli değildir. Dolayısıyla soruşturma veya kovuşturma sırasında, ses veya görüntünün ya da her ikisinin birden kaydedilmesi veya bu ses veya görüntülerin nakledilmesi işlemlerinden birinin veya tümünün yetkisiz olarak gerçekleştirilmesi halinde TCK m. 286’da yer alan suç tamamlanmış olacaktır. Bu suç tipi, sırf hareket suçu olduğundan, soruşturma ve kovuşturma işlemleri sırasında ses veya görüntülerin yetkisiz olarak kayda alınması fiilinin işlenmesiyle suç tamamlanır. Ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi veya ceza muhakemesine katılan kişilerin bu konuda bilgi sahibi olması aranmaz.
Ses veya görüntü alıcı aletlerin kullanılması yasağının bazı istisnaları bulunmaktadır. Bunlardan ilki, CMK’nin m.52’de yer alan tanık dinlemeye ilişkin düzenlemelerdir. Buna göre, tanıkların dinlenmesi sırasında görüntü veya sesler kayda alınabilir. Ancak; mağdur çocukların ve duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin tanıklık yapması durumunda bu kayıt zorunludur. Ses ve görüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır. Bir diğer istisnai düzenleme ise, CMK’nin fizik kimliğin tespitini düzenleyen 81. maddesidir. “Üst sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, kimliğinin teşhisi için gerekli olması halinde, Cumhuriyet savcısının emriyle fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve avuç içi izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleri ile sesi ve görüntüleri kayda alınarak, soruşturma ve kovuşturma işlemlerine ilişkin dosyaya konulur.”
CMK m. 87/5’te yer alan otopsi işleminin düzenlendiği hüküm de bir diğer istisnayı teşkil etmektedir. Otopsi işlemi yapılırken cesedin görüntülerinin kayda alınacağı öngörülmüştür. Yine, CMK m. 135’te düzenlenen telekomünikasyon yoluyla iletişimin denetlenmesi ve CMK m. 140’ta düzenlenen teknik araçlarla izleme tedbirleri kapsamında gerçekleştirilen ses veya görüntü kayıtları da tedbirlere hukuka uygun bir şekilde başvurulmuş olması koşuluyla, ses veya görüntü kaydetme yasağının istisnalarını oluşturmaktadır. Bununla birlikte, CMK’nin 147/h. maddesinde ifade ve sorgu işlemlerinin kaydında teknik imkanlardan yararlanılacağı belirtilmiş ve özellikle sanığın sorgusu olmak üzere imkanların elverdiği ölçüde CMK kapsamında ses veya görüntü kaydedilebileceği öngörülmüştür.
17.10.2019 tarihinde CMK’de yapılan değişikliklerle ses veya görüntülerin yetkili olarak kaydedilebileceği son hal düzenlenmiştir. CMK’nin 236/5. maddesine yapılan eklemeye göre, “Türk Ceza Kanununun 103. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçlardan mağdur olan çocukların soruşturma evresindeki beyanları, bunlara yönelik hizmet veren merkezlerde Cumhuriyet savcısının nezaretinde uzmanlar aracılığıyla alınır. Mağdur çocuğun beyan ve görüntüleri kayda alınır.” Aynı maddenin 6. fıkrasına göre “Türk Ceza Kanununun 102. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçlardan mağdur olanların soruşturma evresindeki beyanları bakımından da beşinci fıkra hükmü uygulanır. Ancak, beyan ve görüntülerin kayda alınmasında mağdurun rızası aranır.” Kanunda öngörülen yetki çerçevesinde alınan bu beyan ve görüntü kayıtları dava dosyasında saklanır, kimseye verilmez ve gizliliği için gerekli tedbirler alınır. Bu beyan ve görüntü kayıtları, yazılı tutanağa dönüştürülür. Bu tutanak, talepte bulunan şüpheli, sanık, müdafii, mağdur, vekil veya kanuni temsilciye verilir. Beyan ve görüntü kayıtları bu kişilere soruşturma ve kovuşturma makamlarının gözetiminde gizliliği korunmak suretiyle izletilebilir.
Suçun mağdurunun yalnızca bir kişi olmadığı, toplumdaki herkesin mağdur olduğu Millete ve Devlete Karşı Suçlar bakımından ilgilinin rızası bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemez, kişinin tasarruf hakkının bulunmadığı kabul edilmektedir. Bu nedenle ilgilinin rızası, ses veya görüntülerin kayda alınması suçunda bir hukuka uygunluk nedeni teşkil etmemektedir.
Ses veya görüntülerin kayda alınması suçuna ilişkin soruşturma ve kovuşturma re’sen yapılmalıdır. Ses veya görüntülerin kayda alınması suçunun yaptırımı, altı ay hapis cezası olarak belirtilmiştir. Kanunda öngörülmüş yaptırım bakımından; fail hakkında şartları sağlaması halinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi, ön ödeme, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hapis cezasının ertelenmesi kurumlarının uygulanması mümkündür. Bununla birlikte, 17.10.2019 tarihinde CMK’nin 251. maddesine eklenen basit yargılama usulüne göre, iddianamenin kabulünden sonra, adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilecektir. Ses veya görüntülerin kayda alınması suçunda görevli mahkeme, asliye ceza mahkemeleridir.
Bu suç için zamanaşımı ise olağan zamanaşımı süresi olan 8 yıldır.
Örnek Yargıtay Kararı
“Sanığın, dolandırıcılık ve tehdit suçlarından dolayı şikayetçi sıfatıyla suç duyurusunda bulunmak amacıyla Cumhuriyet Başsavcılığına giderek şikayet dilekçesi vermek istediği, görevli zabıt katibi Uğur’un sanığı refakatine alarak Cumhuriyet savcısının odasına götürdüğü, Cumhuriyet savcısı tarafından sanığın şikayet dilekçesi incelenip, öğle tatilinden sonra gelerek ifade vermesinin söylendiği, sanığın ifade vermek için öğleden sonra tekrar adliyeye geldiği, zabıt katibi Uğur tarafından sanığın doğrudan zabıt katiplerinin bulunduğu kalem odasına götürüldüğü, bu esnada sanığın, üzerinde bulunan cep telefonunun video kayıt özelliğini açarak, zabıt katibi tarafından ifadesinin alınması sürecini kaydettiği ve kamera görüntüsüne aynı kalem odasında çalışan diğer zabıt katipleri … ile Şefika’nın da dahil olduğu, bir süre sonra, dolandırıcılık ve tehdit suçlarından dolayı sanığın şikayeti üzerine başlatılan adli soruşturma ile ilgili kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesini müteakip, sanığın, ifadesinin Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat ve zabıt katibi tarafından da gereği gibi alınmaması nedeniyle eksik soruşturma yapıldığı gerekçesine dayalı olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz ettiği ve itiraz dilekçesine şikayete konu kaydı içeren CD’yi eklediği, ayrıca, Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER’e) elektronik ortamda başvurarak, Cumhuriyet savcısından ve ifadesini alan zabıt katibinden şikayetçi olduğunu bildirdiği, bu sürecin ardından sanık hakkında başlatılan adli soruşturma sonunda, sanığın, Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifade anını, zabıt katibi olan şikayetçiler Uğur, … ve Şefika’nın görev mahallindeki görüntülerini de içerecek şekilde gizlice telefonuna kaydetmesi nedeniyle görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,
Şikayete konu CD’nin incelenmesi sonunda hazırlanan 04.12.2015 tarihli bilirkişi raporuna ve dosya kapsamına göre; Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat ve zabıt katibi tarafından da gereği gibi ifadesinin alınmadığını iddia eden sanığın, bu durumu delillendirmek amacıyla yaptığı gizli çekim esnasında, şikayetçilerin, başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyecekleri özel yaşam alanlarına ilişkin görüntülerinin kaydedilmediği; ancak, soruşturma işlemi sırasındaki ses ve görüntüleri yetkisiz olarak kayda alan sanığa, iddianamede eyleminin tarif edildiği de nazara alınıp, CMK’nın 226. maddesi uyarınca TCK’nın 286/1. madde ve fıkrasının uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanınması ve sanığın eyleminin ses veya görüntülerin kayda alınması suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekirken, sanığın sübut bulan eylemi yalnızca TCK’nın 134/1. madde ve fıkrası kapsamında değerlendirilip, görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, kanuna aykırı olup, … BOZULMASINA karar verilmiştir.”(Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2018/4933 E., 2019/4453 K.)