HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, ceza hukukunun, suçluyu toplum içinde rehabilite etme yaklaşımı çerçevesinde gelişen bir kurumdur. Hukuk sistemimize ilk olarak 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesiyle girmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. Maddesi şöyledir:
Madde 231:(1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
(6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
- a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
- b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
- c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, gerekir.
Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
(7) Açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükümde, mahkûm olunan hapis cezası ertelenemez ve kısa süreli olması halinde seçenek yaptırımlara çevrilemez.
(8) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;
- a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,
- b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,
- c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine, karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.
(9) Altıncı fıkranın (c) bendinde belirtilen koşulu derhal yerine getiremediği takdirde; sanık hakkında mağdura veya kamuya verdiği zararı denetim süresince aylık taksitler halinde ödemek suretiyle tamamen gidermesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
(10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
(11) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.
(12) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.
(13) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
(14) Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, başta yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak ve bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına hükmolunan haller bakımından kabul edilmişken; 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 562. maddesi ile CMK’nın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle iki yıl veya daha az süreli hapis cezası veya adli para cezasına hükmedilen hallerde de uygulanacak şekilde düzenlenmiştir. Adli para cezası bakımından CMK’da herhangi bir sınır kabul edilmemiştir. Ancak hapis cezası bakımından CMK’da öngörülen üst sınırın aşılmaması koşuluyla hem hapis hem de adli para cezasına hükmolunması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür. Maddede belirtilen Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlar bakımından uygulanmayacağı gibi 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5/10. maddesi uyarınca karşılıksız çek keşide etme suçu bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunu uygulamak söz konusu değildir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile suçlunun, hapis cezasının olumsuz etkilerini bertaraf ederek toplum içinde ıslah olması amaçlanmaktadır. Bununla birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla hükümlü sıfatının, iş bulma, sosyal ortamlarda dışlanma, önyargı gibi toplumsal yaşamda yarattığı problemlerin de önüne geçilmektedir.
CMK’nın 231/5. maddesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmaması şeklinde tanımlanmıştır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması için, öncelikle uygulanması mümkün olan ve bütün unsurlarıyla tam olan bir hükmün kurulması gereklidir. Dolayısıyla bir mahkûmiyet ve söz konusu mahkûmiyet kararının açıklanmasının geri bırakılması şeklinde iki karar verilmektedir. Hüküm belirlenmeksizin doğrudan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi bozma sebebidir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği, mahkeme tarafından re’sen araştırılır ve tespit edilir. Uygulanmadığı takdirde niye uygulanmadığı gerekçeli kararda ayrıntılı olarak yazılmalıdır. Maddede de belirtildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için sanığın bunu kabul etmesi gerekmektedir. Uygulamada, henüz hüküm belli değilken, ilk sorgusu sırasında sanığa hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul edip etmediği sorulmaktadır. Ancak bu, henüz mahkemenin vereceği hüküm konusunda bir kanaati oluşmadığından sanığın, hakkında verilecek hükmü bilmeden bu soruyu cevaplamasının beklenmesi hukuka aykırıdır. Bu nedenle mahkûmiyet kararının verileceği bildirildikten sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını isteyip istemediği sorulmalıdır.
Maddenin 5. Fıkrasında uzlaşma kurumuna değinilmiştir. Bir davada uzlaşmanın koşulları gerçekleştiği takdirde öncelikle bu yolların denenmesi gereklidir. Bu nedenle, uzlaşmaya tabi olan suçlarda öncelikle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi hatalıdır. CMK’nın 254/2. maddesi gereğince edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde; sanık hakkında, CMK’nın 231. maddesinde belirtilen şartlar aranmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilir. Geri bırakma süresince zamanaşımı işlemez. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, mahkeme tarafından, CMK’nın 231/11. maddesinde öngörülen şartlar aranmaksızın, hüküm açıklanır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına uzlaşma nedeniyle karar verilmişse artık denetim süresi söz konusu olmaz ve zararın giderilmesine ilişkin bir süreç başlar.
Maddede belirtildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ancak sanığın kabul etmemesi hâlinde verilebilmektedir. Bu düzenlemenin amacı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun kötüye kullanılmasını önlemektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği durumda, on beş gün içinde hükmün gerekçesi yazılarak dosyaya konulması gerekmektedir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bir hüküm olmadığından, bu karara karşı istinaf ya da temyiz kanun yollarına değil, itiraz yoluna başvurmak mümkündür. İtirazı inceleyecek olan makamın delilleri takdir etme yetkisi bulunmayıp, yalnızca hükmün şekil açısından doğru kurulup kurulmadığı incelenecektir. “İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir” hükmünden de, itirazı kabul eden merciin sadece itiraz konusu hakkında karar vermesi gerektiği anlaşılmaktadır. İtiraz mercii, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşullarının bulunmadığına karar vermesi halinde, mahkemenin kararını kaldırarak hükmün açıklanmasına karar verir. İtiraz merciinin söz konusu kararı üzerine hüküm mahkemece CMK’da öngörülen usule göre açıklanır. Bu aşamadan sonra, hükme karşı gidilebilecek bir kanun yolu varsa, bu andan itibaren kanun yolu davası açma süresi işlemeye başlar. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının reddine ilişkin kararlar da CMK’nın 223. Maddesi uyarınca hüküm sayılmadığından bu kararlara karşı da itiraz yoluna gidilmesi mümkündür.
Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. Bu süre çocuklar için üç yıldır. Denetim süresi içinde, sanığın kasten bir suç işlemesi halinde, işlediği bu suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Mahkeme bir yıldan fazla olmamak kaydıyla belirlediği süre içinde, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak; bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine, bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına, belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine karar verebilir. Ancak mahkemenin denetimli serbestlik tedbiri karar vermesi mahkemenin takdirindedir, mecburi değildir.
Maddenin 8. Fıkrasına göre denetim süresi içinde dava zamanaşımı durmakta, açıklanması geri bırakılan hükümle ilgili dava zamanaşımı, denetim süresi sonunda kaldığı yerden işlemeye devam etmektedir.
Sanık denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemez ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranırsa, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. Düşme kararı bir hüküm olup, bu karara karşı istinaf kanun yoluna gidilebilir. Sanık tarafından denetimli serbestlik tedbirlerine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemenin, sanığın kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirememesi durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine veya koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine ya da seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurması da mümkündür. Ancak denetim süresi içinde kasten bir suç işlenmesi halinde, sanığın durumu yeniden değerlendirilmemektedir. CMK’da denetim yükümlülüklerini yerine getirmemenin yaptırımı öngörülmüşse de zararın ödenmesinin takside bağlandığı hallerde taksitlerin ödenmemesinin sonucu gösterilmemiştir. Zararın taksitlerle ödenmesi de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının koşullarından olduğundan, bu koşul gerçekleşememiş sayılarak hükmün açıklanması gerekir.
Yargıtay Kararları
“5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 8. fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı ve maddenin 11. fıkrasında, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde mahkemece hükmün açıklanacağı düzenlenmiş olup, duran zamanaşımının, denetim süresi içinde işlenen suçtan dolayı verilen hükümlülük kararının kesinleşmesi koşuluyla suçun işlendiği tarihte yeniden işlemeye başlayacağı, dosya kapsamına göre sanık bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 09.09.2014 tarihi itibariyle duran zamanaşımının kesinleşen sonraki mahkûmiyete konu suçun işlendiği 29.06.2015 günü yeniden işlemeye başladığı belirlenerek yapılan incelemede;
Sanığın kayıtsız sayaca müdahale ederek elektrik kullanması şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 163/3. maddesinde düzenlenen karşılıksız yararlanma suçunu oluşturduğu, bu suç için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı Kanun’un 66/1-e, 67/4. maddelerine göre hesaplanan 12 yıllık zamanaşımı süresinin, 15.09.2006 olan suç tarihinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince istem gibi DÜŞÜRÜLMESİNE, 10.01.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.”(Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2021/21838 E., 2022/32 K.)
“…dosya kapsamına göre suça sürüklenen çocuk bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 01.12.2009 tarihi itibariyle duran zamanaşımının kesinleşen sonraki mahkûmiyete konu suçun işlendiği 07.09.2010 günü yeniden işlemeye başladığı belirlenerek yapılan incelemede;
Suça sürüklenen çocuğun olay tarihinde gece vakti müştekinin evinden cep telefonu ve para çalması şeklinde gerçekleşen olayda, suça sürüklenen çocuğun eyleminin TCK’nın 142/1-b, 143, 31/2. maddelerinde belirtilen hırsızlık suçunu oluşturduğu, bu suç için öngörülen cezanın üst sınırına göre, aynı Kanun’un 66/1-d, 66/2, 67/3-4. maddelerinde belirtilen 11 yıl 3 aylık dava zamanaşımının, 03.03.2006 olan suç tarihinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuğun temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasının, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince DÜŞÜRÜLMESİNE, 10.01.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.” (Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2021/8178 E., 2022/34 K.)